kapat
   
08 Eylül 2006 Cuma
 
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Yunanistan'a umut veren geminin filmi yapıldı

II. Dünya Savaşı'nda Yunanistan'a umut veren Türk gemisinin belgesel filmi yapıldı. Filmin galası, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün ve Yunanistan Büyükelçisi George Yennimatas'ın katılımı ile gerçekleştiriliyor.

2. DÜNYA SAVAŞINDA YUNANiSTAN

İkinci Dünya Savaşı, Avrupa'nın içlerinde bütün şiddeti ile sürerken, Yunanistan ekonomik sikintilar içindeydi. Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda Anadolu topraklarında yaşanan macera, ülkeyi fazlasıyla yıpratmistı.
Savas sonrasında Türkiye ile yapılan mübadele de, ülkedeki dengeleri altüst etmisti.

Bu
durumda, yasanan savasta tarafsız kalmak, Yunanistan için hayati önem tasiyordu. Ancak Naziler, Ege ve Akdeniz'de stratejik önemi olan bu küçük ülkenin bağımsız kalmasına, daha fazla izin vermeyecekti. 28 Ekim 1940'da İtalya, Yunanistan'a bir nota vererek ülkeyi isgal edeceklerini bildirdi. Koşullarin güçlüğüne ragmen Yunanistan, Arnavutluk sinirinda isgale karşı topyekun bir direnis baslattı. Mussolini'nin her saldirisi şiddetle geri püskürtülüyor, İtalyan ordusu her geçen gün güç kaybediyordu.

Bu durum Hitler'i çileden çikarmisti. Mussolini ile yaptiklari planlara göre, o ordusunu Rus sınırına yığarken, Yunanistan İtalyanlar tarafından işgal edilecekti. Böylece yardım yolları tamamen tıkanan Rusya'ya 1940 baharında saldırı başlayacak ve operasyon kış gelmeden tamamlanacaktı.

Hitler, İtalyanların bu başarısızlığına sadece 6 ay dayanabildi. 6 Nisan 1941'de iyi donanimli Alman ordulari saldiriya geçti ve sadece 20 gün içinde Yunanistan Naziler tarafindan isgal edildi.

27 Nisan 1941'de isgal tamamlanmış, Türkiye sınırına yakın bölgeler ve Ege'nin girisinde yer alan Girit Adası, Almanlarin hakimiyetine girerken; küçük adalar ve anakara, kagıt üzerinde Italyanlara verilmisti. Yönetim, General Tsolakoglu baskanlığıinda kurulan, kukla bir hükümete birakiliyordu.

BÜYÜK AÇLIK

Yunanistan'ın Naziler tarafından işgalinin asıl yıpratıcı etkisi, ülkenin yiyecek stoklarının yağmalanması ile başladı. Hitler, yüzyıllardır topraklarında yetişen ürünler ihtiyacını karşılamaya yetmediği için gıda ithalatı yapan Yunanistan halkının kısıtlı yiyeceğine, Rusya sınırındaki ordularını beslemek için el koymuştu.

Atinalılar, parasını ödeyerek dahi, yiyecek bulmakta zorlanmaya başlamıştı. Taşradan Atina'ya yiyecek taşınması, savaş sırasında demiryolları tahrip edildiği için durmuştu. Denizden de sevkiyat yapılamıyordu çünkü batırılan gemilerin enkazları tehlike yaratır durumdaydı. Ayrıca savaş sırasında dökülen deniz mayınları birçok bölgeye sefer yapmayı olanaksız kılıyordu.

Eldeki kısıtlı gıdanın dağıtımı karneye bağlanmıştı. Ancak bu karnelerle dağıtılan yiyecek sembolik miktardaydı. Normal bir insanin günlük tüketmesi gereken 1200 kalori iken ve asgari yaşam için 900 kalori gerekirken, devlet, karneler karşılığında ayda sadece 300 kalorilik yiyecek tahsis ediyordu. Karaborsa yaygınlaşmıştı.

Özellikle yoksul mahallelerde açlık öylesine büyüktü ki, halk, at, eşek hatta kedi, köpek eti yiyordu. 1941 sonbaharında açlıktan ilk ölümler başladı.

Bugün Yunanistan'da, açlık nedeniyle 2. Dünya Savaşı boyunca ölenlere ilişkin sayılar tartışmalıdır. BBC, 500.000 kişinin öldüğünü söylerken, Kızıl Haç bu sayıyı 250.000 kişi olarak açıklamaktadır. Ancak, Yunanlı tarihçiler bu rakamların politik kaygılar taşıdığını belirtmekte ve gerçek ölü sayısının 70.000 kişi civarında olduğunu vurgulamaktadır.

YUNANİSTAN'A YARDIM

İşgalin başladığı ilk günden itibaren Atina halkının tek umudu, dışarıdan ulaşacak bir yardımdı. Bu yardım için düşünülen ilk ülke, o zamanlar tarafsız bir konumda olan komşu Türkiye oldu.

Ancak o günlerde Türkiye'de de kıtlık yaşanıyordu. Tarımda çalışabilecek nüfusun büyük bölümü savaşın başlarında askere alınmış, yiyecek stokları, olası bir savaş ihtimaline karşı, orduyu beslemek üzere ayrılmış ve seferberlik ilan edilmişti.

Buna rağmen Türk basını, komşu ülkede yaşanan büyük açlığa duyarlı davranıyor, gelen haberleri kamuoyuna titizlikle yansıtıyordu. Türk halkı da konuya aynı duyarlılıkta yaklaşıyor, kısıtlı imkanlarına rağmen, komşu ülkeye yardım etmek için elinden geleni yapmak istiyordu.

Sonunda Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 19 yıl önce topraklarından attığı düşman ordusunun halkına yardım etmek için alınan karara imza attı. Yunanistan'a dostluk elini uzatan ilk ülke Türkiye olacak, Kızılay bu işe aracılık edecekti. Türk Hükümeti, savaşın sonuna kadar, Yunanistan'a 50.000 ton gıdayı göndermeyi taahhüt etmişti.

Kampanya, Kızılay tarafından yürütülecekti ancak Gümrük Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşturulan bir komisyonun, gönderilecek malzemenin içeriğini onaylaması uygun görülmüştü. Kampanyaya İngiliz Kızıl haçı ve Amerika'da yaşayan Rumların kurduğu dernekler de maddi destek verecekti.

Kısıtlı imkanlara rağmen, kampanya yurt çapında büyük ilgi gördü. Yardım yapmak isteyenler bu taleplerini komisyona bildiriyor, onaylanan yardımlar, uluslararası Kızılhaç kurallarına göre paketlenerek yolculuğa hazırlanıyordu.

Devletin elinde bu yardımları taşıyabilecek kapasitede bir gemi bulunmadığından, Kızılay, yardımları taşımak için özel sektörün elindeki vapurlar arasından, kış aylarında açık deniz seyrine dayanabilecek durumda olanları tespit etti.

Sonunda Tavilzade Biraderler şirketinin elindeki 2400 tonluk kuru yük gemisi uygun bulundu. 1882 yılı yapımı gemi, ilginç bir rastlantı sonucu 19 yıl önce Yunanistan ile yaşanan savaşla aynı adı taşımaktaydı:

KURTULUŞ

Kurtuluş Vapuru, dört tarafına Kızılay amblemleri konularak sefere hazırlandı. Bu amblemler Kurtuluş'u, seyir esnasında savaş uçakları ve denizaltılar tarafından saldırıya uğramaktan koruyacaktı. Kurtuluş Vapuru'nun izleyeceği rotanın belirlenmesi de başka bir sorundu. Savaş öncesinde Ege'den geçen ticaret rotalarına, işgal sırasında dökülen mayınlar, seyir için büyük tehlike oluşturuyordu. Bu nedenle vapurun her seferi için Yunan, Alman, İtalyan ve İngiliz hükümetleri ile yazışmalar yapılıyor, Kurtuluş'un rotası için onay alınıyordu.

İlk seferi için 13 Ekim 1941'de, Karaköy rıhtımından yola çıkan Kurtuluş Vapuru mürettebatı, durumun dehşetini daha Pire Limanı'na girerken fark etmişti. Limanın içi, bombalanma sırasında burada bulunan gemiler batırıldığından bir gemi mezarlığını andırıyordu. Kurtuluş, batıkların arasından güçlükle kıyıya yanaştı. Vapurun yiyecek getireceği haberini alan binlerce Atinalı, saatlerdir onun gelişini bekliyordu.

Yardımlar, Kızılhaç tarafından, hastanelerden başlamak üzere, önceden belirlenmiş listeye göre dağıtıldı. Bu çalışmalara refakat eden Alman ve İtalyan askerleri ise, Türk delegeleri ve Kızılhaç görevlilerine nazik davranıyordu.

Mürettebat gördüğü manzaradan o kadar etkilenmişti ki dönüş için kumanya olarak ayırdıkları yiyecekleri limana bıraktılar.

Kurtuluş Vapuru, Pire Limanı'na her biri diğerinden daha acılı öykülerin yaşandığı üç sefer daha yaptı ve Şubat 1942'ye kadar bu 4 seferde yaklaşık 7.100 ton gıdayı Yunan halkına ulaştırdı. Bu yardımlar, elbette sorunun çözümü için yeterli değildi. Ancak Yunan halkı, efsaneye dönüşen Kurtuluş Vapuru sayesinde, umutla beklemeyi ve gelen yardımları paylaşmayı öğrendi.

Kurtuluş Vapuru, 20 Şubat 1942'de saat 9.15'de Marmara Adası'nın kuzey kayalıklarında, yaklaşık 2000 ton gıda ile sulara gömüldü. Kurtuluş'un 36 kişilik mürettebatı kazadan sağ kurtulmayı başardı.

BARIŞI TAŞIYAN VAPUR NASIL HAZIRLANDI?

Kurtuluş Vapuru ilk kez 2004 yılında TRT 2 de yayınlanan "Tarihte Gezintiler" programında karşımıza çıktı. Gazete arşivlerinden hazırlanan 4 dakikalık haberde, 2. Dünya Savaşı sırasında Yunanistan'a gıda yardımını taşırken batan bir Türk vapuru anlatılıyordu. Program bittiğinde şaşkına dönmüştüm. Yıllardır diplomatik sorunlar yaşadığımız bir halka neden yardım eli uzatmıştık? Vapur neden "Kurtuluş" adını taşıyordu? Böyle bir öykü neden yıllardır gündeme gelmemişti? Kurtuluş Vapuru'nun enkazı neredeydi? Olayın Türk ve Yunanlı tanıkları yaşıyor muydu?

Öyküyü ve sorularımı ekibimle paylaştım. Kurtuluş Vapuru'nun öyküsü herkesin büyük ilgisini çekmişti. Olay, belgesel yapılmalıydı.

İlk aşama gazete arşivlerinde Kurtuluş'un izini bulmaktı. Araştırmacılarımızın ilk getirdiği kupürler hayret vericiydi. Tüm gazeteler Yunanistan'a yapılan yardım çalışmalarına geniş yer ayırmış, vapurun her seferi, büyük ilgi görmüştü.

Ancak araştırmayı derinleştirdiğimizde, döneme ait resmi kayıtların büyük bölümünün imha edildiğini, yardım çalışmalarını organize eden Kızılay'ın arşivlerinde dahi Kurtuluş'a ait belge bulunmadığını tespit ettik.

Üstelik batığın bulunduğu yer, hiçbir resmi kaynakta geçmiyor, eldeki Lloyd kaydı gazete arşivlerindeki bilgilerle çelişiyordu. Yunanistan'da da durum farklı değildi. Kurtuluş Vapuru'nun seferleri sırasında ülke işgal altında olduğundan, döneme ait yazılı kaynaklara ulaşmak mümkün değildi.

Ankara, İstanbul ve Atina'da gazete arşivleri, kütüphaneler ve resmi kaynaklar arasında yaklaşık bir yıl süren bu çalışma, Kurtuluş Vapuru hakkındaki detaylı bilgilere ulaşmamızı sağladı.

Ancak, batığın bulunduğu yerin tespit edilebilmesi, uzmanlık ve teknoloji gerektiren bir işti. Bu konuda Türkiye'nin uluslararası düzeyde en önemli batık araştırmacısı olan Selçuk Kolay'dan yardım istedik. Selçuk Kolay, araştırmayı bizzat yönetmeyi ve teknoloji harikası teknesi Bothnia ile Kurtuluş'un yerini tespit etmeyi memnuniyetle kabul etti.

Diğer yandan keşif ekibimiz Marmara Adası'ndan iyi haberler getirmişti. Adanın yaşlı balıkçıları, Kurtuluş adlı bir geminin kuzey kayalıklarında battığını hatırlıyordu. Anlatılanlar, gazete arşivlerindeki batış öyküsünü doğrular nitelikteydi.

Sonunda, Bothnia ile bölgeye hareket ettik. Marmara Adası'nın kuzeyinde yer alan Saraylar köyündeki balıkçılar, Kurtuluş'un öyküsünü bilmese de enkazının yerini biliyorlardı. Ancak adalı balıkçılar, batığın 60'lı yıllarda, hurdacılar tarafından söküme uğradığını da söylüyorlardı.

Kurtuluş'un son fotoğrafında görünen kayalıklar, balıkçıların gösterdiği yer ile benzerlik taşıyordu. Yan tarama sonar cihazı ile yapılan ölçümler, batığın Kurtuluş olduğunu doğruladı. Daha sonra dalış yaparak, batığın görüntülerini günışığına çıkardık.

Kurtuluş'un gerçek batış yeri artık tespit edilmişti, ancak vapuru Yunanistan'da hatırlıyorlar mıydı? Olayın canlı tanıklarına ulaşmak ve merak ettiğimiz diğer soruların yanıtlarını bulmak için Pire ve Atina'ya gittik.

Atina'da 2. Dünya Savaşı'nı yaşayanların tümü Kurtuluş'u hatırlıyordu. Çekimler sırasında bize büyük konukseverlik gösterdiler. Röportaj yaptığımız herkes, konuşmasını, Yunanistan ve Türkiye arasındaki gerginliğin anlamsızlığını vurgulayarak bitiriyordu.

Tüm çalışma boyunca tek üzüntümüz, öykünün Türkiye'deki kahramanlarının hayata veda etmiş olmasıydı.

Tarihçi Georgeos Margaritis'in söyledikleri Kurtuluş efsanesini aydınlatıyordu: "Kurtuluş, Şubat 1942'ye kadar Yunanistan'ın en zor dönemlerinde yaptığı seferlerle Yunan halkı için umudun sembolü oldu. O battıktan sonra da Türkiye'den gemiler geldi ancak bütün o gemilerin adı Kurtuluş olarak kaldı.

KURTULUŞ DERİNLİKLERDE


Yunanistan'da görüştüğümüz canlı tanıkların tamamı, Kurtuluş'un Alman mayını ya da denizaltı tarafından batırıldığı kanısındaydı.

Ancak bugün talihsiz vapurun derinliklerdeki görüntüleri, saldırı sonucu infilak eden gemilerden daha kötü durumdaydı. Batık, 60'lı yıllarda metal bölümlerini yeniden kullanmak isteyen Hurdacılar tarafından dinamitle parçalanmıştı.

Sualtında futbol sahası büyüklüğünde alana yayılan enkazın sadece iskelet kısmı ayaktaydı.

Yağmalanmış da olsa, Kurtuluş Vapuru'nun batış nedeni ve yeri artık biliniyor. Sivil denizcilik tarihinde bu önemli vapur bir daha unutulmayacak..

1 2 3 4 5
 
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 Ağrı Dağı'nda bir dağcı daha öldü
 Linçte 4 gözaltı
 "Oğlumun kanını yerde bırakmayın"
 Meryem'e devlet sahip çıktı
 TRT Genel Müdürlüğü için 98 kişi başvurdu
 Lübnan için iki 'caveat'
 Tezkere protestocuları adliyede
 İzmir'de bir cafede patlama oldu
 Akyazı'da terör örgütü gerginliği
 Karun Hazineleri davası ertelendi
 Kuşadası 'kuşa döndü'
 Annenin rüyası tersine çıktı, Mustafa şehit oldu
 Milletvekilleri AİHM'ye şikâyet edildi
 'Hanımağa' tahliye oldu gözaltına alındı
 Üsteğmen park kavgasında bıçaklandı
 'Cerrah'i operasyon
 Çakıcı'dan Ankara'ya Şifreli Mesaj
 YÖK ile Çelik savaşı bitmiyor
 Tacizle suçlanan müdüre saldırı
 Öncü heyet yola çıkıyor
YILMAZ ÖZDİL
Memurun evi...
Ne diyorlar?
"Memurun...
ERGUN BABAHAN
Kuzey Irak olmadı kısmetse İran olur
New York Başbakan...
MEHMET BARLAS
Dünü bilerek bugünü yaşamak neyi değiştirir ki?
Kanuni...
BALÇİÇEK PAMİR
Kamera bir bağımlılık
En son Bülent Ersoy'u gördüğümde...
UMUR TALU
Asker millet, büyük devlet Bangladeş!
"Barış...
FATİH ALTAYLI
Kim koruyor bunları?
Sabah'ın bugünkü manşeti, çok vahim...
ERDAL ŞAFAK
Yok artık!
Amerikalı spekülatör George Soros'un...
'Gizli üs' seçim yemi
14 yabancı terör zanlısını gizli üslerde yargılamadan tuttuklarını...
'Bir yıl içinde koltuğu bırakırım'
Baskılar üzerine Blair, dün bir açıklama yapmak zorunda kaldı. "ay...
Bu futbolla olmaz
Bu futbolla olmaz
Milli Takım, Avrupa Şampiyonası elemelerine grubun en zayıf takımı...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu