Böyle olurdu eski İstanbul çapkınlıkları
Ahmet Rasim'in yeniden yayınlanan kitabı Fuhş-i Atik, geçmişin Beyoğlu âlemlerine ve Şehzadebaşı piyasalarına ışık tutuyor.
İlk baskısı 1922'de yapılan Fuhş-i Atik, Üç Harf Yayıncılık tarafından yıllar sonra özüne dokunulmadan tekrar basıldı. Ahmet Rasim eski İstanbul'un renkli yaşam tarzını ahlâki bir eleştiriye tabi tuttuğu kitabında; içki, zevk ve eğlence alemlerinin nasıl yaşandığını da ayrıntılarıyla anlatıyor. Biraz şuh, biraz realist, ama çoğunlukla lavanta kokulu romanında; Rasim'in müdavimi olduğu işret (içki) masaları da hayli yer tutuyor. Romanın genç kahramanı, ilk içki denemesini dehşetle anlatıyor: "O yarım fincanı ağzıma döker dökmez, püskürdüm. Boğazıma kaçtı, tıksırdım. Ben ne bilirdim ki fuhuş bir kilit, mey onun anahtarı imiş?"
İŞARET DİLİ Ana kuzusu kahramanımız validesini atlatıp, iki rekat namaz kaldıktan sonra zevk-ü sefanın da tadına baktığı akşamları şöyle anlatıyor: "Piyasalardan zevk almaya başlamıştım. Çünkü görüyor, öğreniyor, anlıyordum." Kahramanımız koklaşıp oynaştıkça, 'muhabbet' diliyle konuşmaya da başlıyor, ama şimdiki gibi dışarıda serbestçe buluşmak mümkün değil o zamanlar: "İyice hatırımdadır ki arkadaşlarımdan biri arka sokakta bir siyahi ile konuşurken polis görmüş, çevirmiş, dadısı olduğuna komiseri ikna edinceye kadar merkezde saatlerce kalmıştı." Eski İstanbul'da işaret dili de çok gelişmiş: "Araba, kayık piyasalarında, bir kaldırım senin bir kaldırım benim, yaya yürüyüşlerinde, uzaktan, yakından takiplerde, karşı karşıya gelişlerde, yandan sıyırtıp seyirmelerde, paça düzeltmek..., önemli roller oynardı."
Müjgân HALİS
|