|
|
Azmin zaferi
Türkiye'de spor deyince akla sadece futbol gelir. Diğer spor dalları üvey evlat muamelesi görür. Basketbol, güreş, boks, atletizm ancak uluslararası bir başarı olduğunda kendilerine gazete sayfalarında, TV ekranlarında yer bulabilir. Yoksa spor sayfalarımız, yorumlarımız yüzde 90-95 futbol ağırlıklıdır. Biz ayaktopuna düşkün bir milletiz. Ama bir sepete topu sokmaya çalışan gençlerimiz dün Japonya'da adeta destan yazdı. Skorun her an değiştiği, karşılaşmaların birer, ikişer sayı farkla oynandığı basketbol maçlarını izlemek bana göre değil. Heyecandan hop oturup hop kalkıyorum, stres katsayım yükseliveriyor. Dün oynadığımız Avustralya maçının ilk yarısını rahat izledim, çünkü maçı vermiş gibiydik. Sert ve saldırgan oynayan Avustralya önünde 15 sayıyı bulan farkı kapatmamız olanaksız görünüyordu, üstelik yaş ortalaması 20'lerde olan oyunculardan kurulu bir ekiple. Ama İbrahim Kutluay'ın liderliğindeki millilerimiz mücadeleyi bir an için bile bırakmadı. Bizlerin ekran başında her şey bitti dediğimiz anda biraz daha fazla asıldılar oyuna ve bir mucizeyi gerçekleştirdiler. Ekran karşısında tırnaklarımızı yiyerek izlediğimiz son bölümde Avustralya'yı önce yakalayıp ardından da 7 sayı fark atarak yenmeyi başardılar. İç gerilimlerin yaşandığı, Hidayet, Mehmet gibi Amerika'da oynayan yıldızlarımızın katılmayı reddettiği bir kadroyla gittiğimiz Japonya'da yepyeni yıldızlar keşfettik. İbrahim'in ağabeylider rolünü üstlendiği milli takımımız, beklentilerin aksine dünyanın önde gelen iki takımını art arda yenmeyi başardı. Şimdi gazete sayfalarımızda basketbol kendine biraz daha fazla yer bulabilecek. Ama bu ilgi bu şampiyonayla birlikte bitmeye mahkum. Çünkü milli galibiyetlerin ardından bayrakları alıp sokaklarda turlamayı seven halkımız, basketbol maçına gitmeyi de basketbol okumayı da sevmiyor. Spor sayfalarını hazırlayan arkadaşlar da zorunlu olarak her hafta yüz binlerce kişinin sıcak, yağmur, çamur demeden uğruna statları doldurduğu futbolu tercih ediyor. Kendilerine gösterilen ilgi azlığına küsmeden azimle mücadele veren basketbolcülerin başarısı bu nedenle daha anlamlı bence. Asıl önemli olan ise mücadeleden bir an için vazgeçmemeleri. Gençlerin, hangi yaşta olursa olsun, örnek almaları gereken davranış biçimi bence bu. Hayatın hiçbir aşamasında yenilgiyi kabul etmemek, direnmek ve mücadelenin sonuçta başarıyı getireceğine inanmak. Çünkü inanmak başarmanın yarısı. Basketbolcülerimiz dün inanarak sadece başarılı bir sonuca imza atmadı. Gençlere mücadelenin ve savaşmaktan vazgeçmemenin önemini en basit yoldan anlattılar. Dün sadece bir basketbol maçı izlemedik, bir hayat dersi aldık. Üstelik 20'li yaşlardaki gençlerden Ellerinize sağlık.
|