|
|
|
|
|
|
Birlikte yaşayıp acıları güzelliğe çevireceğiz
Tiyatro ve sinema oyuncusu Altan Erkekli, beyin felçli çocuklara yaşamayı öğretmek için kolları sıvadı: Ankara'da bir okul kurduk. Eylül'de açılacak ve hasta çocuklar sağlıklı öğrencilerle eğitim görecek.
Hem 'Bir İstanbul Masalı'nın 'Cemal Kozan'ı hem de 'Beyaz Gelincik'in 'Halil Aslanbaş'ı olarak izleyiciyi kendine bağlayan Ankara kökenli tiyatrocu Altan Erkekli, geçtiğimiz günlerde Ankara'daki SP'li (beyin felçli) Çocuklar Derneği'nin başkanlık görevini üstlendi. Bana göre; mütevazı kişiliğine hayran olduğum usta oyuncu ile buluşup, neler yaptığını ve son döneme dair gelişmeleri konuşmak için daha iyi bir fırsat olamazdı! "Sanatçılar benim için kelle koltukta çalışan ve ülkedeki tüm çirkinlikleri güzelliklere çevirmeye gücü yetebilecek cengaverlerdir. Sanatı ve sanata hizmet eden herkesi çok seviyorum" diyen Altan Erkekli'yle, yardım çalışmaları ve oyunculuğu üzerine keyifli bir söyleşi yaptık...
İNADINA YAŞAYACAKLAR...
* Beyin Felçli Çocuklar Derneği'nde ne tür faaliyetler yapıyorsunuz? Türkiye'de yaklaşık 2.5 milyon beyin felci olan çocuğumuz var. Bu arkadaşlarımızın tamamen iyileşmesi mümkün olmasa da, kas fonksiyonlarının gelişmesi mümkün. Biz de dernek olarak bunun için çabalıyoruz...
* Ankara'da bir de okul açmışsınız... Evet, Ankara Çay Yolu'nda Milli Eğitim Bakanlığı'nın katkılarıyla 'kaynaştırılmış' bir okul açtık. Eylülde hizmete girecek. Burada sağlıklı öğrenciler ve beyin felçli çocuklar bir arada okuyacak. Bu sayede sağlıklı çocuklar hayatta onlar kadar şanslı olmayan kardeşleri olduğunu görüp; iş sahibi olduklarında onları da düşünecek. Birlikte yaşayarak acıları güzelliklere çevirme yetisini kazanacaklar.
* Beyin felçli çocuklar için başka neler yapacaksınız? Ankara'da bir de hastane açacağız. Bence hiçbir şey için geç değil. Hasta çocuklara inadına yaşamayı öğreteceğiz.
* 30 yıllık bir sanatçı gözüyle, Türkiye'nin durumunu nasıl görüyorsunuz? Bu ülkede ormanlar yanıyor, balıkların nesli tükeniyor, denizler kirleniyor. Ama bunların yerine başkent isimli (Paris Hilton'a gönderme yapıyor) kadınların hayatları konuşuluyor. Bu mecliste de böyle, bakkalda da, en yetkin sanat ortamlarında da! Oysa hayata hiç ölmeyecekmişiz gibi bakıp, onu yarın ölecekmiş gibi yaşamalıyız. Savaşmak çok zor ama barış için bir el sıkışmak yetiyor.
BÖYLE İNSAFSIZLIK YAPILMAZ
* Kültür Bakanlığı geçtiğimiz günlerde özel tiyatrolara verdiği desteği keseceğini açıklamıştı. Gerçi vazgeçtiler ama... Bu son derece büyük bir gaf! Bu yanlıştan bir an önce dönmeseler ve bunu hayata soksalardı büyük ayıp olurdu. Yardımı kesmek; özel tiyatroları diri diri toprağa gömmek, idam etmektir. Böyle bir insafsızlık yapılamaz!
* Rumeli Hisarı'na camii yapılması konusu var bir de... Zaten Hisar'ın çok yakınında bir cami var. Ben inanmıyorum yetkililerin böyle bir girişimde bulunacağına. Cami yapılacak başka yer mi yok? Atalarımızın kemiklerini sızlatmasınlar!
* Ankara havası solumuş bir sanatçı olarak siyasete atılmayı düşünüyor musunuz ? Zaten hepimiz her gün siyaset yapıyoruz. Birbirimize 'günaydın' dememizde bile bir siyaset var aslında. Yani yaşam siyasetten kopuk bir şey değil. Bu işi Meclis'te yapmak için küçük yaştan itibaren yetiştirilmek şart. Birçok şeye hayır derken aslında evet demeyi öğrenmek lazım. Bu da bir yetenek işi. Oyunculuğum bu noktada işe yarayabilir...
DAHA ÇOK SOSYALLEŞTİM
* Ankara'dan İstanbul'a transfer olmaya nasıl karar vermiştiniz? 1997'de Yılmaz Erdoğan ve ekibi 'Otogargara'nın turnesi için Ankara'ya gelmişti. Ekipçe benim AST'taki (Ankara Sanat Tiyatrosu) 'İnadına Yaşamak' adlı tek kişilik oyunumu izlediler. Dostluğumuz böyle başladı. 6 yıl önce bir gün Yılmaz beni aradı ve 'Vizontele'deki 'Nazmi Doğan' karakterini oynamamı teklif etti. BKM kadrosuna böylece dahil oldum...
* BKM ekibine dahil olmak hayatınızda bir şeyleri değiştirdi mi? Daha çok tanınmışlık getirdi. 25 yıl sonra doğduğum kent İstanbul'u yeniden hatırladım. Daha çok sosyalleştim. İstanbul'da dizi, seslendirme veya reklam gibi maddi olarak rahatlatan fırsatlar var. Tiyatro yapmak için maddi anlamda rahat olmak şart. Ev kirasını sıkıntısız ödemeniz, haftada birkaç filme gitmeniz, birkaç yayın takip etmeniz gerekiyor. Ben bu şansı İstanbul'da daha fazla bulabildim.
* Tiyatro yaparken maddi anlamda zorlandığınız zamanlar oldu yani... Sıkıntılar oluyor ama hayatla ne kadar barışık olduğunuz ve beklentileriniz önemli. Eğer siz bir kap çorbayla bir akşam yemeğinde mutlu olabiliyorsanız, tiyatrodan aç kalınmıyor. Ama 'sekiz çeşit yemek olsun' derseniz o kadar maddi karşılığı yok tiyatronun.
* Sahne tozu denen şey gerçekten var mı? Var ama o virüsle birlikte yaşamayı kendinize ilke edinirseniz. Tiyatro çok kıskanç bir sevgili. 24 saat onunla birlikte olmanızı istiyor. Eğer hayata bakışınızı bu sevgiye göre yönlendirirseniz; son nefesinizde bile sahnede olmak isterseniz. Ben bunu çok istiyorum.
* Peki alkış ne ifade ediyor sizin için? Yaptığınız işin doğru olduğunun net bir göstergesi. Alkış aktörün pirzolasıdır, sebzesidir, meyve suyudur. Size tüm yorgunluğunuzu unutturan bir motivasyon hapıdır.
Ece SARUHAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|