Bu kirazlar, vişneler kulağınıza küpe olsun
Şu günlerde geleneklerimizi sürdüren nice evde vişne reçeli tencereleri kaynıyor, pişirilen reçeller kıvamlandırılıyor. Pastanelerde taze vişne ile yapılmış tartlar gözü, damağı okşuyor
Önce epeydir tadını unuttuğum nefis bir vişne suyu bana bu güzelim meyveyi hatırlattı. Ardından bir yakınım kendi elleriyle yaptığı küçük bir kavanoz vişne reçelini armağan etti. Böylece yeni sezonun ilk vişne reçelini yemiş oldum. Son olarak da geçen hafta milli havayolumuzla Uzakdoğu'ya yaptığım yolculukta ikram edilen, Mey'e özel olarak ısmarlanmış, piyasadakilerden biraz daha az tatlı, mis gibi vişne kokulu likörü tadınca, mevsiminin sonuna yaklaştığımız, yemesi zor ama marifeti bol bu meyveyi gündeme getirmek benim için farz oldu.
VİŞNEYLE KİRAZ KARDEŞ Batılı mürekkebi yalamışlar çoğu kez, "Türkçe fakir bir dil. Falan sözcüğün karşılığı Türkçe'de yok," diye yakınırlar. Oysa Batı dillerinde ancak Latince adlarıyla ya da ekşitatlı gibi sıfatlarla birbirinden ayrılan kiraz ile vişne arasındaki açık seçik kavram farkını güzelim Türkçe'mizde bulursunuz. Özellikle Batı ve Kuzey Avrupalıların kafasını karıştıran, kuşkusuz kirazın da vişnenin de ilk bakışta birbirlerine benzemeleri olsa gerek. Bizden çok sonraları, 15. ve 16. yüzyıllarda bu iki çeşitle tanışan Batı Avrupalıların onları ayrıştırmakta zorlandıkları anlaşılıyor. Ama bu iki meyvenin de anavatanı olan Anadolu'da, aralarındaki farkın dilimize taşınmış olması çok doğal. Evet, sofralara farklı biçimlerde giren bu iki vazgeçilmez meyve, kiraz ve vişne bizim özbeöz ürünlerimiz. Romalı gurme general Lucullus ilk kez bu bitkiyi Giresun'dan Roma'ya götürmüş; dolayısıyla vişne ve kiraza Yunanlılar 'kerasus' demişler. Romalılar da kendi yazış biçimleriyle 'cerasus' diye adlandırmışlar. O dönemlerde Giresun'un da adı kerasus. Gurmeliği ile ilgili ünü zaman içinde komutanlığını geride bıraktırıp unutturan bu Romalı generalden tarihçi Athenaeus, bir Yunanlıya yazdığı mektupta şöyle diyor: "Siz Yunanlıların ilk kez getirdiğiniz, keşfettiğiniz ya da isimlendirdiğiniz birçok şey var; ama Pontus'daki (Karadeniz) Cerasus kentinden İtalya'ya bu ağacı ilk getirenin Mithridates ve Tigranes'i fetheden (İÖ 73) Romalı general Lucullus olduğunu bilmezsiniz. Bizim Romalı tarihçilerimizin kayıtlarına göre kentin adından dolayı bu bitkiyi Cerasus diye adlandıran da odur."
'VİŞNOTKA'NIN TADI... Kiraz da, vişne de erik soyundan gelen meyveler. Eriğin Latince adı da prunus. Zaman içinde bilim adamları bu vişne ve kirazın Latince adlarını, karışıklığı önlemek için ayırmışlar. Vişneye erik soyundan ve Giresun'dan geldiğini vurgulayan 'prunus cerasus' ismini verirlerken, kiraza eriğin atası anlamına gelen 'prunus avim' demeye başlamışlar. Kiraz daha çok taze taze sofralarda tüketilirken, vişne malzeme olarak değerleniyor. Bunlardan vişne suyu ve şerbeti ilk akla gelenler. Olağanüstü aromasıyla vişne reçeli ise bambaşka bir âlem. Şu günlerde geleneklerimizi sürdüren nice evde vişne reçeli tencereleri kaynıyor, bir taşım pişirilen reçeller güneş altında kıvamlandırılıyor. Pastanelerde taze vişne ile yapılmış tartlar gözü, damağı okşuyor. Evlerinde amatörce likör yapanlar ise votka, vişne ve biraz şeker ile hazırladıkları karışımı bir süreliğine güneşe bırakıp, kış için 'vişnotka' stoklarını takviye etmekteler.
LİKÖRÜ DE VAR Mey'in Tekel'den devraldığı vişne likörü, yeni şişe ve etiketiyle varlığını ve süksesini sürdüre dursun, dünyada en tanınmış vişne likörü, Danimarka'nın Cherry Heering'i. Aynı kategoride İtalya'nın Luxardo, Almanların Eckes Edelkirsch likörleri de önemli pazar payına sahip. Kiraz ve vişnelerin mayalandırıldıktan sonra imbikten çekilerek zarif aromalı meyve rakısına dönüştürüldüğü bir içki grubu var. Buna da Kirschwasser ya da Eau de vie de Griottes adı veriliyor.
|