"Kıldır-yat dönemi bitti"
Diyanet İşleri Başkanlığı, Bakanlar Kurulu'na hafta başında bir brifing verdi. Hükümete iki talebini iletti: "Teşkilat yasamız bir an önce çıksın, acilen 10 bin kadro verilsin." Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun önceliği yeni kadroların bir an önce çıkarılmasında... Bardakoğlu sohbetimize, nedenini de şöyle özetledi: "Eğitimsiz, cahil halk dinen çabuk kandırılabiliyor. Şu an 15 bin camimizde bizim atadığımız din görevlisi yok. Bizim atadığımız olmayınca, yerini başkaları alıyor, halkın kafasına hurafeler dolduruyor." Bazı bölgelerde "dini kullanarak halkı yanlış yönlendirme çabası içinde olanların bulunduğunu" vurguladı. Bunu engellemek için Diyanet olarak verdikleri uğraşı anlattı, "Ulusal birliği sağlamada dinin umut verici gücünden de yararlanmalıyız" dedi. Aktardığına göre, son dönemde Diyanet İşleri Başkanlığı, güvenlik birimleriyle de işbirliğine girmiş. İl veya ilçelerde, "ne gibi sapma, kayma olduğunu saptayıp, din görevlilerini buna göre yönlendirmeye" başlamış.
"Acımasız kullanıyorlar" Bardakoğlu, "Dini acımasızca kullananlar var" deyip devam etti: "Biz insanlarımıza dinin bu dünya için var olduğunu göstermeliyiz. Bazı radikal gruplar ise 'dinimizi yok etmek için bunları yapıyor' gibi bir anlayışla hareket ediyor. Radikal eğilimler öne çıkınca, siz sonradan ne kadar 'yanlış' derseniz deyin, zorlanıyorsunuz." Bu nedenle uygulamaya koydukları proje çerçevesinde, 300-400 kişilik gruplar halinde imam ve müezzinlerle toplantılar yapmaya başlamış. 30 bin imam ve müezzine, "Cumhuriyetin din ve diyanet projesinin ne olduğunu" anlatmış.
Yeni dönem Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, bu aşamada "din adamlarının çalışma yöntemini" değiştirmek için kolları sıvadıklarını da söyledi. İmam ve müezzinlere yaptığı çağrıyı şöyle açıkladı: "İmamlık-müezzinlik, camide namazı kıldır, git evine yat değildir. Artık bu dönem bitti." Din görevlilerinin bundan sonraki görev tanımını da yaptı: "Din görevlisi barıştırıcı, bütünleştirici, önder, çare bulan olmalı. Toplumun hastalığını ortadan kaldıran görev üstlenmeli." Çabalarının süreceğini belirtip ekledi: "Ben göreve bir şeyler başarmak için geldim. Yoksa fuzuli şair olmam. Öyle olacağımı gördüğüm andan itibaren de bırakırım."
Öğretmen-imam ortaklığı Bardakoğlu'nun bir uğraşısı daha var. "Öğretmen ve din görevlisini barıştırmalıyız" diye söze girdi. Ardından şu çağrıda bulundu: "Öğretmen, din görevlisinin; din görevlisi de öğretmenin anlattığına çelme takmadan birlikte hareket etmeli. Biz din adamlarımızı bu konuda eğitiyoruz, öğütte bulunuyoruz. Öğretmenler de bu adımı atmalı." İkinci uğraşı ise sayıları 5 bine yaklaşan bayan din görevlisi sayısını artırmak. Gerekçesi de açık: "Bayan din görevlilerimiz daha duygusal ve her şeye daha çabuk inanan, hurafelere, temelsiz din bilgilerine hayatlarında daha kolay yer veren kadınlarımıza daha rahat ulaşabiliyor." Kuran kurslarında da değişime gitmişler. "Kuran kursları içe kapanma değil, topluma açılma, sosyal hayata uyum sağlama eğitimi veren yerler haline getirilmeli" talimatını vermiş. Son sözü ise gerçekçi bir yakınma: "Arzu ederdik ki din görevlilerimizin hepsi ilahiyat fakültesi mezunu olsun. Maalesef yüzde 5'ini oluşturuyorlar. 60 bin din görevlimizi de eğitmemiz gerekiyor." Son dönemde farkına varmadan çevremizde değişen tabloyu görünce, Diyanet İşleri Başkanı'nın bu sözleri daha bir anlam kazanıyor.
|