| |
|
|
Al sana Adalet
Pazar pazar keyfinizi kaçırmak istemiyorum ama geçen hafta "Adaletin en büyük düşmanı zaman" diye yazınca okurlardan epey bir mail geldi. Birisi "derdini paylaşmak" isteyen acılı bir babadan. Ben de onu sizlerle paylaşmak istedim. Biraz uzun ama lütfen okuyun: "Merhaba, Size anlattığım zaman belki içim rahatlayacak, yok rahatlama değil belki adalet için yapılabilecek bir şey varsa belki siz yapacaksınız; yoksa zaten ben o adaleti nasıl sağlayacağıma az çok karar verdim bile. Olay dediğim 2002 yılı 14 Mayıs akşam üzeri ve saat 19.30 civarı. Trafiğe kapalı bir yolda, hem de trafik kuralı gereği gitmemesi gereken yönde bir otobüs oğluma çarptı ve oğlum 1 hafta sonra vefat etti. Bizde sorumlu ana baba olup vefatı öncesi beyin ölümü gerçekleşen oğlumuzun organlarını bağışladık. Ve esas sıkıntı acı, sonuçta isyan noktasına gelmemize neden olan süreç yargılama aşaması başladı. Mahkeme 2 yıl ceza verdi. Hem sürücüye, hem de yolun inşasından sorumlu kişiye. Sonra Yargıtay otopsi yapan doktor yemin etmedi diye bozdu. Oysa zaten otopsi olmamıştı çünkü organlarını bağışlamıştık. Yeniden yargılama için yerel mahkemeye iade edilen dosya ile ilgili komedi hala devam etmekte. Konu bir trafik kazası. Vuran belli, ölen belli. Nasıl olduğu sabit ve 4 yıl geçti daha sonuç alamadık. Geciken adalet için belki bu sistemde çalışanlar için sorun yok da bu adaletsizlik ile yaşamaya mahkum bizler için hayat devam ediyor.. Her hafta düzenli oğlumun mezarına gidiyorum ve and içiyorum 'Bu adalet sağlanacak' diye.. Türk hukuk sistemi bunu sağlayamayacaksa Allah huzurunda and olsun ki, asla yarım kalmayacak. Suç cezasız kalmayacak. İnancımı yitirmediğim bu sistem bizimle alay edercesine hala bitemiyorsa, kişi, kuruluş birilerinin yardımı ile uzuyorsa ve adalet yerini anladığımız anlamda bulmayacak ise hiç kimse benim bu konuda aklıma düşenlerden sorumlu tutamayacak. Oğlumun kahpece biten hayatının hesabını Türk hukuk sistemi çözemeyecekse, sağlayamayacaksa ortaya çıkacak sonuçlardan da sorumluluk almayacağım. Ne sistemi ne kişileri ne ülkemi sorumlu tutmuyorum bu anlaşılmasın çünkü ortada böylesine bir adaletsizlik varken kimse sorumlu değilse ben de değilim. En son duruşma tarihi 4.08.2006. Bu tarihe bunu erteleyen hakim bilmiyor mu ki bu tarih adli tatilin içidir. Bugün duruşma filan olmadı. Bundan önceki duruşmalara gelmeyen sürücü son duruşma kararı ile bu duruşmaya polis marifeti ile gelecekti ki ortalarda yoktu. Neden? Biliyordu ya da öyle olmasını arzu etmişti. Nöbetçi hakim toplu olarak davaların tamamını adli tatil sonrası tarihe erteledi. Bu nasıl bir yargılama sistemi, bu nasıl bir sorumluluk duygusu. 52 aydır sonucu olmayan komediye dönüştürüldü. Kimse bana mahkemelere hakaret etti filan demesin Allah'ını ederim de buna gerek yok ki. Okumuş üflemiş yaşı bilemem ne kadar olmuş kelli felli adamlar bilmiyorlar mı, durumun vahametini görmüyorlar mı? Bal gibi de biliyorlar ama umurlarında mı! Canın yanmış, akşam sabah tatlı ekmeğin yokmuş, huzurun yokmuş. Yaşıtı çocukları görüp iç geçirir gizli, gizli köşe bucak ağlarmışsın kimin umurunda? Hükümete sözcülük eden Adalet Bakanlığı, Adalet dışında her bir işi yapıyor. Adalet ise onu sormayın o çoktan hiç olmadığı kadar zavallı ve çaresiz, adaletsizliğe köle olmuş. 2 aydır adalet sistemi ile ilgili her yere yazdım herkese yazmaya çalışıyorum. Televizyonlara çıkan, eline pala bıçak benzin bidonu alıp saldırganlaşan insanlara bakıp hiç düşündünüz mü 'Bu adam-kadın bu kadar çaresiz mi?' diye. 'O insana, yapılabilecek en son şeyi yaptıran nedir?' diye. Bence lütfen azıcık insan olun bu sese kulak verin! 14 yaşında masum ölen bir çocuğun babası-annesi olun ve adalet için ne yapabilirsiniz. Bana akıl verin, yol gösterin ama sakın 'Adalete güven' demeyin. Adalet bence bir yerlere düştü de gören duyan bilen yok..." NOT: Aynı mektuba Erdal Şafak da köşesinde yer vermiş. Böylece belki adalet de hızlanır.
|