İyi, kötü ve çirkin!
"İyinin içindeki kötü " ile "kötünün içindeki iyi" bir türlü yakamızı bırakmaz. Ehveni, bir seçim yapmaktır. Ya onu, ya bunu. Ya şu taraf, ya bu. Mesela, "ekonomi bilimi" denen, benim de diplomasına sahip olduğum ama bilimden ziyade ideoloji ve çatışma, mücadele alanı olan sahada, hep bu tercihlerin yapıldığı söylenir. Tabii, üstatların öğrettiği, "en rasyonel olan" ın tercih edileceğidir. "En rasyonel olan", daha en başta "kimin için, ne adına, ne kadar süre?" gibi soruları bagajında taşısa da, o bagajı genellikle kilitli tutarlar. Anahtar ya mühür kimdeyse ondadır ya da suya atılmıştır çoktan. Ve malumunuz, suyu da inek içmiştir. "İnek kim?" diye sormayın.
"Ilısu Barajı" üstüne övgüleri okuyup dinlerken, her zaman en çok bilmiş ve bilecek olanların değerlendirmelerini izlerken bu geldi aklıma. Estağfurullah, inek değil. Su geldi, dağ geldi. Hasankeyf geldi. Şöyle bir denklem kuruluyor mesela: "Hasankeyf, keyiftir; baraj ise zaruret" Tabii, tarih karın doyurmuyor. Tarih, ampul yakmıyor. Tarih, fabrikaları çalıştırmıyor. Tarih çamaşır makinesine, ütüye, fırına, elektrikli mangala, bilgisayara, televizyona, 100 mumluk ampullere, terli gecelerin loş ışıklarına, sokaklara, alışveriş merkezlerine, hastanelere, okullara, statlara, yollara, trenlere, tünellere, tıkır tıkır imalathanelere, batan atölyelere filan elektrik veremiyor. Haklılar. Baraj, o iri kıyım yeni yetme, sularını her şeyin üstüne boca edip mağrur bir kral gibi kurulan çalışkan arı, bunları beceriyor. Ama, bir şeyi daha beceriyor: Sizi geleceğe bağlarken, watt watt, kablo kablo, ışık ışık; geçmişinizden kopartıyor. Geçmişi kazıyor. Atıyor. Geçmişinizi beceriyor. Geleceğinizi sizden de kopartıyor. Önünüzü, arkanızı aydınlatır gibi yaparken, o kadim varoluşunuzu, topraklarınızın gururunu, insanlığın evrensel mirası içinde size emanet olanı karartıyor. Bir makinesiniz ya; sizi bol enerjiyle besleyip işlemenizi, tık etmemenizi, emekle üretip afiyetle tüketmenizi sağlıyor; lakin, bir insan olarak, farkında değilseniz bile, kurutuyor. Çünkü emanete hıyanet ediyorsunuz. Çünkü, o miras sadece size ait değil.
Çok kişinin buna itirazı vardır, eminim. İster Hasan olsun, ister Hüseyin; "Keyf" onlara keyfi gelir. Şımarıklıktır; ölüm kalım meselesi karşısındaki çocukluktur. Oyuncak uğruna ağlamaktır. Baraj ise, inanın hiç aklıma gelmemişti, teröristlerin de saklandıkları mağaraları dahi suyla dolduracağı için, çok iyidir! Bir nevi kitle imha silahıdır. Ya, böyle. Basacaksın her yana suyu; yetmez bence, ateşi de, alevi de, lavı da, gazı da basmalı ki hiç bir mağarada, arazide, dağda, anıtta, köyde terörist bitmemeli, tarih bitmeli. Misal, onlar da piramitleri yıkmalı, burada Bergama'yı dümdüz etmeli, Efes'i dozerlemeli, tüm sütunlar, dikilitaşlar un ufak kılınmalı. Tarih teröristleştirilmeli ki içimiz rahat etsin. Tarihin yeri kitaptır; hayat değil. Hayat, barajdır, elektriktir, üretimdir, tüketimdir, kablodur, fiştir, prizdir. Tarih, lüzumsuz bir izdir, bunakça bir krizdir. Baraj hayırlı olsun; yalnız, hop, bir dakika, az daha sağa çekin, az daha sağa. Kaleci topu hiç görmüyor. Öyle bir körleşme işte!
|