| |
|
|
Ben imkânsız aşklar için yaratılmışım!..
"Ben imkânsız aşklar için yaratılmışım Ne kavuşmayı bilirim ne unutmayı.... Kayboldum kuytusunda yalnızlıkların Yaşadım en karasını sevdaların." derken Erol Evgin beni mi anlatıyordu acaba?.. Erol'un şarkılarının çoğu beni mi anlatıyordu?.. Ben Erol'u bunun için mi bu kadar seviyor, onun gecelerini kaçırmamak için bu yüzden mi iki elim kanda olsa çırpınıyordum.. Erol söylerken, hayatım geçti, film şeridi gibi derler ya, öylesi gözlerimden.. Aşklarım sıralandı.. Ne kavuşmayı bilmiştim, yıllardır, ne unutmayı.. Hepsi terk edip gitmişti beni, ben hiç birini unutamazken.. Sevdaların en karalarını 17 yaşımla yaşamaya başlamış, sonunda işte bu kuytuya gelmiştim kaybolmak için.. Yalnızlıklar kuytusuna.. Erol harikaydı Açıkhava'da o gece.. Bütün kış Plaza gecelerini dolduran Erol'un arkasında bu defa kendi gurubuna ilaveten bir de büyük orkestra vardı.. Most Senfoni.. Ve de tabii Orhan Şallıel .. Modern Folk konserinde beraberdik Orhan'la.. Ferhat konserlerini bilirim.. Kısa zamanda mucizeler yaratır.. İki prova ile çıkarmışlar Erol Evgin konserini de.. Orkestrada bir kemancı kıza takıldı gözüm ara ara.. Önde de değildi üstelik.. Ama nasıl öne çıkıyordu halleri ile.. Nasıl keyifle çalıyordu kemanını.. Çalmadığı zamanlar nasıl coşku ile eşlik ediyordu Erol'a, yüzlerce kişilik tribün korosuna katılarak.. Gülümsüyordu her zaman.. Tebessüm nasıl yakışıyordu yüzüne.. Romantik şarkılarda kemanına göğsünde sarılıp nasıl duygulanıyordu.. Nasıl zevk alıyordu konserden.. Yaptığı işten.. "Ben eğlenirsem beni izleyenler de eğlenir" bilincinde olan ender güzelliklerden biriydi.. Haksızlık etmeyelim ötekilere.. Şallıel'in genç orkestrası Erol'un dediği gibi hep güzel kızlar ve yakışıklı delikanlılardan oluşuyordu, dinleme kadar seyre de değer.. Haldun Dormen, "Bir konser değil, şov gecesi yaşıyoruz" dedi.. "Bu adam müthiş bir şovmen.." Gene anlattı Erol şarkıların arasında, nostaljik anılar, düşündüren, hüzünlendiren.. Yaşanmış anekdotlar.. Güldüren.. Tam 3 saat 15 dakika kaldı sahnede, vaktin nasıl geçtiğini anlamadık.. Hele final.. Hele final.. İçeri gittikten sonra bitmeyen alkışlarla gene geldi.. Bu defa hepimiz ayaktaydık.. Alkış tutarak dans ederek.. Son zamanlarda bu kadar hızlı, bu kadar uzun dans ettiğimi hatırlamıyorum.. Kuliste boynuna sarılırken, "Bu gece doktorluk da yaptın. Çekaptan geçirdin beni.. Bu bir yandan tonlarca duygu yüklü, bir yandan bizi yerinde oturamaz yapan fizik kondüsyon sınavından geçtiysem, kalbim bunlara dayandıysa, demek ki sağlamdır" dedim.. Aslına bakarsanız, ellerimi kıpkırmızı yapan ve şişiren alkışlara, boğazımı parçalayıp, sesimi kısan alkışlara, dakikalar boyu ayakta tepinmeye dayandım da, o dedim ya, sanki beni anlatmak için yazılmış şarkılara nasıl yıkılmadım hayret.. "Nerden aklıma esti kim bilir Gezdim dün gece şehri şöyle bir Herkes evinde, kendi halinde Her yerde huzur, her yerde neşe Bir ben uykusuz, bir ben huzursuz Bir ben çaresiz, bir ben sensiz" kimdi acaba?.. Evlerin ışıkları bir bir yanarken, karanlıkta kalan kimdi.. Ya her sevgilisine yakaran.. "Herkes bir şey aldı götürdü benden Kimi umutlarımı, kimi inançlarımı Kimi en güzel duygularımı Sen başkalarına benzeme sakın Hep böyle kal, hep cana yakın.. Sen başkalarına benzeme sakın Hep böyle kal, hep böyle kal Hep bana yakın!." Ama sonunda, kullanılıp bir kenara atılan ve hep yalnız kalan kimdi?.. Erol şarkılar söyledi, ben hayatımı yeniden yaşadım.. Sonra sahne ışıkları söndü.. Sonra şehrin, sonra evimin ışıkları.. En son başucumdaki lambam söndü.. Ve yastığıma sarılıp, yalnızlığıma uzandım!.
|