| |
|
|
Terörle mücadelenin yolu demokrasi mi?
Geçen hafta 27 Temmuz'da olaylara farklı bakış açılarını da denemenin yararlarına değinirken, Lübnan'da Hizbullah'ın ve Filistin'de Hamas'ın varlıklarını hatırlatmış ve şöyle demiştim: -Örneğin bir genel seçim sonucunda PKK'nın temsilcileri TBMM'ye belirli sayıda girebilseler. Bir koalisyon, Lübnan'daki Hizbullah'ın iki bakan vermesi gibi, iki PKK'lı bakanın katılması ile kurulabilse... Bunu değil ama DEP'lilerin CHP'li olmaları yoluyla TBMM'ye girmelerini yakın geçmişte yaşadık. Bunu, "Leyla Zana ve arkadaşları"nın TBMM'den zorla çıkartılmaları, cezaevine atılmaları izlemedi mi? Bugün PKK'lıların cenazelerine giden Güneydoğu illerinin belediye başkanlarına karşı, ne ölçüde hoşgörülü yaklaşabiliyoruz? Bu farklı bakış açısı denemesine çeşitli yorumlar ve tepkiler, siz sayın okurlarımdan geldi. Bunlardan bazıları Hizbullah ve Hamas'ın "Bağımsızlık savaşçıları" olduklarını, PKK'nın ise sadece "Bölücü terör" ün bir aleti olduğunu söylüyorlardı. Bir başka tepki ise, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'dan geldi bu yazıya. Dün de CHP Genel İletişim Koordinatörü Baki Özilhan "Daha önce bu konuda düzeltme yapacağınızı söylemiştiniz. Ama aradan bir hafta geçmesine rağmen Sayın Baykal'ın çok hassas olduğu bu konuda düzeltme yapmadınız" içerikli bir not gönderdi. Bu düzeltmeyi hemen yayınlayarak, üzerime düşen görevi gecikmeli olsa da yerine getireyim:
DÜZELTME -DEP'lileri Meclis'e taşıyan SHP ile, DEHAP'lileri SHP listelerinden Belediye Başkanı seçtiren parti SHP'dir. CHP'nin, ne DEP'lilerin milletvekili olmasında, ne onların CHP'li olarak meclise taşınmasında, ne de belediye başkanı olarak mazbata almalarında en ufak bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Başta da söylediğim gibi, 27 Temmuz'daki yazının amacı, sadece Ortadoğu sorununu anlamaya çalışırken farklı bir bakış açısını da yakalayabilmekti. O yazıda asla SHP ile CHP'nin aynı partiler olup olmadıklarının irdelenmesine girişmemiştim. +"Kürt Realitesi" ni Türk demokratik siyasetine entegre etmenin ve bölücü terörü bu şekilde dışlamanın, soruna kalıcı çözüm getireceğini düşünenlerdenim. Erdal İnönü liderliğindeki SHP'nin, DEP'lileri TBMM'ye taşıması, bu açıdan cesur ve gerçekçi bir denemeydi. Onlar da (Leyla Zana, Hatip Dicle ve 12 DEP'li) bu denemenin önemine uygun davransalardı, sorun bugün başka zeminlerde ele alınabilirdi. Ama olmadı bu ve hala gündemde "Bölücü terörle mücadele" öncelikli konu. Bu açıdan CHP'nin SHP'den farklı bir parti olduğunu anlatmaya çalışmak yerine, "Gerçek gündem" in bu çözümsüz sorununa çözüm üretmek, bence CHP yönetimine daha fazla yakışır. Neticede Zana ve arkadaşlarının SHP listesinden aday olmalarını onaylayan Parti Meclisi'nde bugünün CHP'lileri yok muydu sanki?
|