Yasin El Kadı ve mülkiyet hakkı
İnsanların biraraya gelip topluluklar oluşturmaya başladıkları aşamada iki hedefleri olduğu varsayılır yaşam ve mülkiyet hakkını koruma. Bu iki hakka, yargı kararı olmadıkça dokunulmaz, dokunulamaz. Ancak 11 Eylül, dünyanın süper gücü Amerika öncülüğünde temel hukuk kurallarının kenara atıldığı bir dönem oldu. Amerikan yönetimi, elinde delil olmadan, yasal yetki olmadan binlerce insanı Guantanamo'dan Ebu Garib'e uzanan bir coğrafyadaki toplama kampları ve cezaevlerinde topladı, işkenceye maruz bıraktı hala da yargı kararı olmaksızın tutmaya devam ediyor. İnsanlığın en eski kurallarından biri olan Habeas Corpus'u hiçe sayıyor. Suudi Arabistan yönetiminin 11 Eylül'deki rolüne ilişkin araştırma raporunu hasıraltı eden Bush yönetimi, kendi kafasınca bir de terör finansörleri listesi oluşturdu. Türkiye'de de tartışmalara konu olan Yasin El Kadı bu listeye giren isimlerden biri oldu. İnternette yaptığım küçük bir araştırma El Kadı'nın terörle bağlantılı bir isim olmaktan ziyade Müslüman bir yardımsever olarak öne çıktığını gösteriyor. Dünyanın dört bir yanındaki Müslüman toplumlara vakıflar aracılığıyla yardım yapıyor. Gerek Batı'daki, gerekse Müslüman toplumlarındaki Müslümanlara sadece zekat ve sadaka yoluyla değil, gelirlerinin çoğunluğunu bağışlayarak yardımda bulunuyor. Amerikan yönetimiyle başını derde sokmasına yol açan faaliyetlerinin Afganistan'da olduğu anlaşılıyor. Türkiye'deki bağlantısının da Cüneyd Zapsu'dan ziyade Fatih ve Emin Saraç olduğu biliniyor. Emin Saraç, Fatih'te etkili bir hoca. Oğlu Fatih, BİM marketler zincirinin ortaklarından. Tayyip Erdoğan'ın Yasin El Kadı ile belediye başkanlığı sırasında Saraçlar vasıtasıyla tanıştığı tahmin ediliyor. Yukarıda belirttiğim gibi, Amerikan yönetimi 11 Eylül'den sonra başta Afganistan olmak üzere kimi Müslüman ülkelerle iş yapan işadamlarının malvarlığını dondurdu. Türkiye de Birleşmiş Milletler kararı gereği 2001 yılında MASAK ve diğer kurumlar aracılığıyla El Kadı'nın malvarlığının dondurulmasını talep etmiş. Ancak bu kurumların elinde bu konuda yeterli delil olmadığı için mahkeme talebi reddetmiş. Bakanlar Kurulu, BM ile ters düşmemek için kararı bizzat almış. Karar 2001'de alınmış, 2006'ya gelinmiş. Terörün finansmanı konusunda hiçbir delil ortaya konulamamış. Girişte de vurguladığım gibi, mülkiyet en temel hak. Bu hakkın kullanımı ancak mahkeme kararı ve geçerli nedenlerle kısıtlanabilir. İdari kararla hiç kimsenin malvarlığına elkonulamaz. Öyle bir toplum modernite öncesine aittir ve çağdaş dünyayla bağı yoktur. Danıştay'ın kimi gazete köşelerinde eleştirilen kararının özü de budurMülkiyet hakkı mahkeme kararı ile kısıtlanabilir, Bakanlar Kurulu kararı ile kısıtlanamaz. Hukuka işimize geldiği zaman saygı duyacak olursak bir yere varamayız. Bir kere daha hatırlatayım dedim.
|