Teröre karşı tavır almak
Yılmaz Erdoğan, kişisel görüşüme göre geç de olsa, cesur bir çıkış yaptı ve teröre dur çağrısı yaptı. Erdoğan yazısında açıkça ismini vermemiş ama "Güvercin kanadı"na yazılan mektubun doğrudan alıcısı PKK. Çünkü Güneydoğu'yu mayınlarla dolduran, askerlere pusu kurup öldüren, dağda hala binlerce silahlı genç dolaştıranın kim olduğunu herkes biliyor. Erdoğan'ın bu çağrısı şiddette karşı aldığı duruş nedeniyle desteklenmelidir. Kürt kökenli bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan aydın, Kürt kimliği adına savaş verdiklerini söyleyenlere karşı tavır alma cesareti göstermiştir. Bu cesareti gösterenlerin sayısının artması şiddetin siyasal amaçlar için kullanılmasının önünü alacaktır. Erdoğan gibi şiddeti kınayan Kürt kökenli aydınların sayısının çoğalması, bölgenin terör örgütünün hegemonyasından çıkmasını sağlayacaktır. Ama bu sadece şiddetin yörüngesini belirleyen insanlara çağrı yapmakla olmaz. "Kimin dudaklarının ucundaysa bunca gencecik hayat, ben ona yalvarmak istiyorum. Ne olur, bu işi durdur. Ben siyasetten miyasetten bahsetmiyorum. Dizlerimin üzerine çöktüm, 'Bu genç ölümleri durdur' diyorum" demiş. Siyasetten bahsetmesi gerek aslında. Çünkü sorunun çözümü oradan geçiyor. Şiddeti kınayan Kürt kökenli aydınların sayısının artması, PKK ile arasına mesafe koyabilen Kürt kökenli siyasetçilerin çoğalması hem Türkiye'nin önünü açacak bir gelişme olacak, hem de genç ölümlerine bir son verecektir. Aydın sorumluluğu tavır almayı gerektirir. Erdoğan'ın yaptığı çağrıya yenilerinin eklenmesi, şiddette karşı durma cesaretinin gösterilmesi PKK'yı yalnızlaştıracak, kitleler ile arasına mesafe konmasına yol açacaktır. Şiddetin etkisini yitirdiği hatta şiddeti yaratanlara karşı bir silaha dönüştüğü toplumlar, sorunlarının üstesinden daha kolaylıkla geliyorlar çünkü. İspanya bu konuda en çarpıcı örnek. Milyonların şiddeti kınama yürekliliği gösterdiği bu ülkede terör siyasi amaçlara erişmek için kullanılan bir araç olmaktan çıktı. Bask'tan Katalonya'ya kadar bütün özerk bölgeler, refarandumlar, yerel meclis kararlarıyla hem siyasi, hem kültürel haklarını genişletme şansını elde ettiler. Çünkü orada şiddete hayır deme cesareti gösteren bireyler çıktı. Hepimiz ciddi bir yol ayrımındayız. Ortadoğu'nun bir cehenneme döndüğü, komşularımızın fiili işgal altında olduğu, Amerikan-İsrail-İngiliz işbirliğiyle oluşturulan şiddet ve ölüm makinesinin bölgemizi kasıp kavurduğu bir ortamda, barışı yüceltmek her yurtseverin en başta gelen görevi olmalıdır. Şiddet kaçınılmaz olarak şiddeti doğuracaktır. Şiddet atmosferi, faşizan eğilimleri güçlendirecek, kör topal demokrasimizi sakatlayacaktır. Kardeşçe birarada yaşamamızın ilk koşulu, şiddetin bir siyaset aracı olmaktan çıkarılmasından geçer. Onun için Kürt kökenli aydınların birer birer öne çıkıp terörü lanetlemesi gerekir. Bunu hem bölge halkının huzuru, hem de ülkenin geleceği için yapmalılar.
|