|
|
|
|
'Rahat insan başarılı olamaz' fikrinden vazgeçin!
Mükemmeliyetçi fakat hayatı huzur dolu bir insanla tanıştınız mı şimdiye kadar? Mükemmeliyetçi ve rekabetçi olma ihtiyacı ile iç huzuru birbirine ne kadar zıt değil mi? Pek çoğumuzun sürekli telaşlı, endişeli, rekabetçi olmasının ve hayatı sürekli bir koşuşturma içinde yaşamasının en büyük nedenlerinden biri; eğer biraz daha huzurlu ve şefkatli olursak amaçlarımıza ulaşamayacağımız korkusudur... Aslında tam tersinin geçerli olduğunu söylemek istiyorum. Bugün iş hayatında başarılı olmuş pek çok kişinin zekalarını sadece bir yönde, işyerlerinde kullandıkları bir gerçek. Geçenlerde bir arkadaşım başarılı bir iş adamı olan kocasının tek hobisinin iş olmasından yakınıyordu. Pek çoğu, başarılı olmak adına, aileleri ile ilişkilerinin ve sağlıklarının ellerinden gitmelerine göz yumabiliyor... Önemli olan; istediğiniz amaca ulaşmaya çalışırken iç dengenizi koruyabilmeniz, vücudun verdiği sinyalleri görebilmeniz ve kendinizi nasıl hissettiğinizi fark edebilmeniz.
KUSURSUZ OLMA TAKINTISI Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki, eğer hayatımızdaki şeyleri kusursuz yapamazsak bizde bir terslik olduğuna inanıyoruz. Her şeyi olduğu gibi kabul etmek, yetersizlik gibi görünüyor. Mesela sürekli kusur bulanlar... Başkalarının hayatını, yaşam şeklini veya görüntülerini sürekli eleştirenler, vermesi gereken birkaç kiloya takıntılı olanlar, tüm gün evi silip süpürenler... Bu tip bir stratejinin, yapabileceğinizin en iyisi olmakla bir alakası yok; sadece bu hayatta doğru gitmeyen her şeyi görmeye takıntılı olmanızla alakalı... Korku dolu düşünce şeklini ve kontrolü elinizde tutmak için harcadığınız enerji, içinizdeki tüm motivasyonu ve yaratıcılığı yok ediyor... Enerjinizi başka ne şekilde değerlendirebilirsiniz hiç düşündünüz mü? Kusursuz olma isteği; ruhumuza ve vücudumuza karşı çok büyük bir gaddarlık. Mükemmel olma arzusu yaptığımız her şeye sinsice giriyor, rahatlığı endişeye, tatmini tatminsizliğe dönüştürüyor. Her şeyin olduğundan daha farklı olması gerektiğine ısrar etme alışkanlığımızdan vazgeçmemiz gerekiyor. Her şeyin daha iyisini yapabilme arzusu, elimizde olanlardan zevk almamızı da engelliyor. Yani daha iyi bir iş, daha çok para, daha anlamlı bir ilişki... Hayatı yaşamaya başlamak için beklemek yerine, hayatı yaşayabilmeyi öğrenmek gerekiyor. Hayata bakış şeklimizdeki mükemmelliği azalttıkça, hayatın mükemmelliğini keşfetme şansımız da artar... Negatif ve güvensiz düşünce şeklinin nasıl kontrolden çıkabildiğini fark edin... Düşüncelerinize kendinizi kaptırdığınız zaman ne kadar gerginleştiğinizi hiç fark ettiniz mi? Mesela gecenin bir saatinde uykunuzdan uyanıp, ertesi gün yapmanız gereken önemli bir telefon görüşmesini hatırlayabilirsiniz.. Bu görüşmeyi hatırladığınız için rahatlayacağınıza, bu sefer ertesi gün yapmanız gereken diğer şeyleri düşünmeye başlarsınız. Patronunuzla yapacağınız konuşmayı beyninizde tekrarlayıp durursunuz. Bir düşünce atağından diğerine geçiş devam ettikçe yatağın içinde dönüp durursunuz. Çözüm; düşünceleriniz momentum kazanmadan beyninizde olanları fark edebilmek, düşünce atakları başlamadan 'işte yine aynı şeyi yapıyorum' diyebilmektedir. Gece uyandığınızda ertesi günkü konuşma için aklınıza bir fikir geldiyse, bunları bir kağıda yazın ve uykunuza devam edin... Genelde yapacaklarımızın geçici olduğuna kendimizi inandırırız. Hep yapacaklarımızın bir listesi vardır beynimizde ve bu listeyi bir tamamladık mı rahatlayıp, mutlu olacağız diye kendimizi kandırıyoruz. Ancak liste boşaldıkça yerine yenileri ekleniyor ve koşturmaca devam ediyor. Bu hayata sadece hayatta kalmayı başarmak ve uzun yasamak için gelmiyoruz. Hayatı tüm zenginliği ve pek çok yönü ile tecrübe etmek, yoğrulmak için buradayız. Ancak bu şekilde karşımıza çıkan fırsatları değerlendirebiliriz. Mutluluk bir bakış şeklidir, tavırdır, günlük pratiğinizin bir sonucudur. İstediğinize sahip olmak demek değildir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|