| |
Doğaya karşı çöpleri mi korumalıyız?
Çok partili demokrasiye geçildikten sonra TBMM'deki tartışmalardan birinde, CHP'li bir milletvekili, "Köylüler ağaçları kesip, ormanları tahrip ediyor. Ağaçları orman köylülerinden koruyalım" diye kürsüde konuşuyormuş. Onun arkasından kürsüye gelen Demokrat Partili milletvekili şöyle cevap vermiş: - Sen ağaçların mı, yoksa insanların mı vekilisin? Orman köylülerine devlet ne imkan yaratabildi ki, şimdi onların yaşam kavgasında, biz ağaçların yanında yer almayı düşünebiliyoruz ? "Çevreyi koruma" kavramı bizde göreceli olarak yeni bir olgu. Ama bunda da ifrat ile tefrit arasındaki dengeyi kaçırmak üzereyiz. Bodrum'dan bir örnek vereyim. Bodrum belediyeleri yapacak başka bir şey olmadığı için, toplanılan çöpleri vadilere boşaltırlar. Bunlar sinek üretir, yangınlara neden olurlar, her rüzgarda çevreye pis kokular yayılır. Görüntü olarak da çok çirkindirler.
ÇÖPLER KORUNUYOR Bu durumu önlemenin yolu ise, çöpleri çevreye zarar vermeyecek şekilde tasfiye edecek, katı atık yok etme tesisleri yapmaktır. Bunun için yıllardır hazırlanmış projeler de, finansman imkanları da bulunmaktadır. Ama buna "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu" adı verilen bürokratik mekanizma izin vermiyor. Daha doğrusu çöp fabrikalarının kurulması için gösterilen yerlere onay çıkmıyor bu kuruldan. Sadece bu mevsim bu izin için Ankara'yı 45 defa ziyaret eden Bodrum belediyelerinin yetkilileri var. Ancak hiçbir sonuç alamıyorlar. Çünkü Türkiye'de kamu örgütlenmesi, bir işin yapılması için değil, yapılmaması için örgütlenmiş gibi… Bu Kurul'u oluşturan Yasa (18113 Sayılı ve 1983 tarihli Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Kanunu) Kurul'un yetki alanına ilişkin şu tanımlamaları getirmiş. (1) "Kültür varlıkları"; tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır. (2) "Tabiat Varlıkları"; Jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerlerdir. (3) "Sit"; tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alandır. (4) "Koruma" ve "Korunma"; taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarında muhafaza, bakım, onarım, restorasyon, fonksiyon değiştirme işlemleri; taşınır kültür varlıklarında ise muhafaza, bakım, onarım ve restorasyon işleridir.
YEREL YÖNETİMLER Şimdi eğer o eski TBMM'deki gibi bir tartışmanın tarafı olsanız, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'na hitaben, "Siz vadilere yığılmış olan çöplerin mi, yoksa Bodrum'un doğasını çöplerden korumanın kurulu musunuz" diye sormaz mısınız? Anladık ki, YÖK eğitim reformu yapılmasına izin vermiyor. Rejimin dengeleri bozulmasın diye, seçilmişler de bu konuya uzak duruyorlar. Peki Bodrum'un vadilerine yığılmış olan çöplerin korunması da, rejimin dengelerinin bir gereği midir? Koruma Kurulu da, çöp rejiminin bekçisi midir? Ama böyle gelmiş, böyle gidecektir bu işler. Kışın birkaç bin, yazın birkaç yüz bin nüfusu olan Bodrum belediyelerine kışlık rakamlara göre bütçe ödeneği verip, yazın onların yol yapmasını, su bulmasını, çöp toplamasını ve inşaatları denetlemesini isteyeceksin. Sonra da Bodrum'da çarpık yapılanmanın sorumlusu olarak onlara "Rüşvetçi" damgası vurup, teşhir edeceksin. Türkbükü'nün tangalılarına gösterilen özeni eğer Bodrum'un yerel yönetimlerine de gösteremezsek, böyle çöplüklerin arasından geçip denizi karşımızda görünce, Gemlik'i dönen Orhan Veli gibi şaşırırız.
|