Mina'nın doğum günü hediyesi...
Yayıncım Faruk Bayrak aradığında sabahın erken saatleriydi... Doğum günümdü... Ben yine çok erken uyanmıştım... Hayatı yine erken yaşamaya başlamıştım... "Kitap çıktı..." dedi Faruk Bayrak, "25 bin adeti bir günde bastım... Doğum gününde çıksın istedim... Bu da benim sana hediyem olsun dedim..." Önümde bilgisayar açıktı... Medyatava sitesinde, "Usta gazeteci yazar Örsan Öymen ölümünün 19. yılında mezarı başında anılacak..." diyordu... Hayat ne ilginç... Gencecik yaşta Bodrum sıcağında kalp krizinden öldü gitti Örsan Öymen... Atina'daydım... O günlerde ilk kitabımı yazmıştım... Kitap baskıdaydı... Yayınevini aradım... Kitabın ilk sayfasına "Gazeteciliği bir meslek olarak değil, bir yaşam biçimi olarak dolu dolu yaşayan usta gazeteci Örsan Öymen'in anısına" cümlesini son anda koydurdum... Genç bir gazeteciydim... Deli dolu yaşamımda onun gibi deli dolu, ama dolu dolu gazetecilik yapmak istiyordum... Beni bilinçaltımda gazeteci yapan Örsan Öymen'di... Ben esasen ona öykünerek gazeteci olmuştum ...
İlk kitabım çıktığı gün bana nispet yaparcasına öldü Örsan Öymen... 19 yıl sonra ikinci kitabımın çıktığını söyledikleri doğum günümde, yine onun haberi var karşımda... Bugün mezarı başında anılacağını okuyorum onun... O mu bana nispet yapıyor... Ben mi rahmetliye, bilmiyorum... Karşılıklı birbirimize göz kırptığımız kesin... Çok deli dolu yaşadı... Kalbi bu deli doluluğu kaldıramadı gitti... Ben de hep içten içe korkarım... Biliyorum ki ne deli doluluğum ondan eksik kaldı, ne de kalbim ondan daha az çarptı...
Yeni kitabın ismi Mina'ya Mektuplar... Hani sanal mı gerçek mi olduğunu söylemediğim Mina'ya yazılan mektuplar... Hani bir kişi mi, birçok kişi mi belli olmayan Mina için yazılan mektuplar... O mektuplarla beraber, Kahvaltı Kadınları da var, Babasız Kadınlar da, Babasının Prensesi Kadınlar da, Terk Etmeden Terk Eden Kadınlar da... Aynı kitabın içinde... Aslında galiba biraz benim, biraz da etrafımın hayatı var o kitapta... Hayatın zorluk rüzgârlarında hep yelkenin ne tarafa tutulduğuna baktım ben... O rüzgarlarda yelkeni doğru açanların, acılardan güç aldığını bildim ben Rüzgârın karşısında durmaya çalışanların ise alabora olduğunu öğrendim ben... Rüzgâr aynı rüzgâr... Açtığınız yelkenin duruşu yelkenlinin seyrini belirliyor İyi açarsanız yelkeni, acı çekseniz de yelkenli devrilmiyor... Acının rüzgârları, yelkenleri şişiriyor...
Elbette hayat anlattığım kadar romantik değil... Elbette kadınlar ve erkekler, aşklar ve ilişkiler üzerine yazdıklarım, hayatın acısının uzağında değil... Kim bilir ne acılardan ve de gözyaşlarından süzülüp çıkmıştır onlar... Gördün mü bak Mina?.. Acılardan kitap oluştu... O kitap bana doğum günü hediyesi oldu... Sevdiğimle sabah kahvaltıda paylaştığım ilk güzellik oldu... İyi kötü her şey için teşekkürler... Sana hayatta mutluluklar...
|