|
|
|
|
|
|
Otelde, röportaj sırasında basılıyoruz
Erkan odaya gelince fotoğrafları çekmeye başlıyoruz. Bu arada odamın telefonu çalıyor. Bir, iki, üç hayır açamam. Dördüncüde yapacak bir şey yok, açıyorum: "Odanızda misafiriniz var mı?" "Evet!" "Lütfen misafirlerinizle aşağıya iner misiniz? Otel müdürü güvenlik nedeniyle kendileriyle konuşmak istiyor." İniyoruz. "Erkan, yeterince fotoğraf çektin mi? Çünkü basıldık!" diyorum. Kamera mı var odada ne? Kızlarınsa umurunda değil. Dün bize, korkuyoruz diye eziyet eden bunlar değil miydi? Yoksa o bizim iç sesimiz miydi! Birkaç dakika sonra Erkan'sız olarak aşağıdayız. Otel müdürü kızlarla Farsça bir şeyler konuşuyor. Tamam, diyorum şimdi polis çağıracak. Ama çok tuhaf bir şey oluyor. Müdür, kızlara fırçayı attıktan sonra beni kenara çekiyor ve İran'da tanıştığımız herkese kanmamızı, bazı kötü insanların bizi kandırıp odamıza çıkarak paramızı çalabileceklerini söylüyor. Sonra da ekliyor: "Siz turistsiniz, anlamazsınız ama bana bu kızlar fahişe gibi geldi. Dikkat edin. Onlara inanmayın!" Çok şaşırmış gibi yapıyorum! Kızları gönderiyoruz ve ultra muhafazakâr Ahmedinecad'ın yardımcısı Meşai'yle röportaj için yola çıkıyoruz! Yolda çok mutlu olduğumuzu söylememe gerek yok herhalde. Kaset tamam, fotoğraflar da tamam. İran'da iki fahişeyle röportaj mı yaptık ne!
|
|
|
|
|
|
|
|
|