| |
|
|
Şimdi de "Gerçek liderlik" sınavları başladı...
Seçim kaybetmiş parti liderlerinin bile, kendi belirledikleri delegelerle yaptıkları kongrelerinde salona girerken " Türkiye seninle gurur duyuyor " zılgıtı ile karşılanmaları adettendir. Bu lider seçim kazanmış ve başbakan olmuşsa, temel atma törenlerinde ve açılışlarda da, kalabalıklar " Türkiye seninle gurur duyuyor " diye tempo tutar. Ama bir ülkenin gerçekten varlığı ile gurur duyacağı liderler, olağanüstü koşullarda ve krizlerde, bunları aşabilenler arasından çıkar. Devrimler, savaşlar, ekonomik ve sosyal krizler yaşayan ülkeler, bunları geride bırakmayı başaran ve topluma yeniden güven duygusunu aşılayan liderlerle gerçekten gurur duyar. Bunlar ölse bile isimleri ve hatıraları yaşar. Bunlara halk seçimde oy vermese bile, onların toplumsal bilinçte değerleri ve önemleri hep bilinir. Örneğin 2'nci Dünya Savaşı'nı kazanan Winston Churchill 1945'te seçimi kaybetmiş ama yeniden başbakan olacağı 1951'den önce de, her cümlesi İngiltere'de de, dünyada da ağırlık taşımıştır. Aralarında Başbakan Erdoğan'ın da bulunduğu siyasi liderlerimiz, şimdi " Gerçek liderlik " sınavındalar. Ekonomiyi yeniden istikrar ve büyüme sürecine oturtacak, siyaseti kamplaşmaların tehdit alanı dışına çıkartabilecek, toplum kesimlerini birbirinden ayıran değil birleştiren öğeleri ve yarına dönük heyecanları ön plana getirmeyi başarabilecek liderlerle Türkiye gerçekten gurur duyacak. Seçim kazanmak tabii ki siyasetin ana hedefidir. Ama seçimleri kazanmak imkansız değildir. ABD'de Bush bile ikinci kez kazanmadı mı Başkanlık seçimini? İlerideki seçimi olduğu kadar ilerideki kuşakları da düşünen liderler, seçim kazanmasalar da, derin milletin gönlündeki iktidar koltuklarına otururlar. Onlar muhalefette olsalar da toplum, karanlık bir okyanusta deniz fenerinin ışığını görmeye çalışır gibi, onların düşüncelerini anlamaya çalışır. İktidara sahip olduğu için tabii ki liderlik sınavında Erdoğan daha avantajlı. Ama her ölçüsüz cümlesi, her yanlış kararı, onu bu yarışta rakiplerinden daha hızlı biçimde geriye düşürebilir. Neticede üç yılda inşa edilen " Bunlar ekonomide başarılı " yargısı bir dalgalanma ile yerini " Bunlar ekonomiyi yönetemiyor " algılamasına bırakmadı mı? Deniz Baykal'ın, Mehmet Ağar'ın, Devlet Bahçeli'nin, Erkan Mumcu'nun ve tüm diğer liderlerin önümüzdeki dönemdeki performansları, toplumda çok dikkatle izlenecek. " Kriz ticareti " yapmak yerine topluma güvenin ve istikrarın ufuklarını açabilen liderlerle gurur duymaya hazır bir sosyo-politik ortam içindeyiz. Bu dönemde fanatik taraftarlık rafa kaldırılacak ve siyasette ağırlık, vizyonu da, misyonu da bulunan ve bunu topluma iletmeyi başaran liderlere yönelecektir.
|