| |
Dünyaya uyum vizyon eksikliğine alternatiftir...
Mehtabın her yok oluşunda nereye gittiğini merak eden adam Nasreddin Hoca'ya "Eski ayları ne yaparlar" diye sorunca, verilen cevabı hepimiz biliriz: -Eski ayları kırpıp yıldız yaparlar! Yeniden siyasi gündemimize giren eski politikacılar, seçmen kitlelerine "Dün" ün hangi aydınlık gecesini hatırlatıp, "Biz Heybeli' de her gece mehtaba çıkardık" ı söyletebilecekler? Yine Nasreddin Hoca'yı hatırlayalım. Yaşlı ve şişman günlerinde eşeğine binmeye çalışır ama bacağını bile kaldıramazken, onun çaresizliğini izleyen sokak çocukları kahkahalar atıp, Hoca'yla alay ediyorlarmış. Hoca şöyle bir bakmış çocuklara ve "Ah Hoca, nerede senin o eski günlerin" diye onların duyabileceği kadar yüksek sesle iç geçirmiş. Sonra da kendi kendine, "Sus köpoğlu, ben senin eski günlerini de bilirim" diye mırıldanmış kendi kendine. Ancak "Kırpılmış yıldız" olmak sade eski politikacıların bugünkü hallerini yansıtmıyor ki. Değişimi algılayamayan ve kendilerine "Yeni" denilen politikacılar da, düşünce odakları da, karar merkezleri de aynı konumda değil mi?
HIZLI ESKİME Örneğin alın "Yeni" AK Parti kadrolarını. Mahir Kaynak dünkü Star'daki yorumunda, tabloyu şu cümlelerle pek güzel özetlemişti: -AKP' nin küreselci politikalar izleyeceğini ne halk biliyordu ne de kendileri böyle bir şeyi düşünmüştü. Ama uyguladılar. Yeni gelenlerin ne yapacağını merak etmeyin, nasıl olsa öğrenemezsiniz. Çünkü kendileri de bilmiyor olabilir. Gerçekten de Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarı umulmadık şekilde hem ABD hem AB ile derin ilişkilere girerken, Kıbrıs'ta çözümü Denktaş'a değil Talat'a endekslerken, IMF programını tavizsiz uygularken, ayrım gözetmeden yabancı sermayeye açılırken ve özelleştirme hamlesini başlatırken, bu bir şok şiddetindeki sürpriz olmamış mıydı herkes için? Demek gerçekten "Taç giyen baş akıllanır" dı ve "Değişmek" Milli Görüş kökenliler için de, "Döneklik" kavramı dışında algılanan bir erdem olabilirdi. Bu görünümdeki AK Parti, siyasi rakiplerinin tümünün kafasını karıştırmadı mı? Sonunda Batıcılığın kaynağı CHP bile MHP ile aynı çizgiye girip "Anti-AB'ci" olmadı mı ve Perinçek'in İP'siyle aynı söylemdeki "Kıbrıs' ı veriyorlar" cephesine itilmedi mi? Ama kısa sürede AK Parti de eskiyiverdi ve Erdoğan da ulusalcı çıkışlarla, AB'ye, IMF'ye ve ABD'ye restler çekmeye başladı. Erdoğan elindeki "Dünyalılık" kozunu bir kenara itince, "Türban" a endeksli "Laikçi-dinci" kamplaşmasının tarafı olmak noktasına sürükleniverdi. Bu eski tarz siyaseti ise eski kırpılmış yıldızlar ondan daha iyi biliyorlardı. Neticede Demirel bile "Laikçi Cephe" nin simgesi kılındı bir anda.
UYUM MESELESİ Bu tabloya dayalı sonuçlardan dersler çıkarabiliriz: 1-Siyasete girerken vizyonunuz ve büyük projeleriniz olmayabilir. Ama dünya ve yurt konjonktürüne uyum gösterirseniz, vizyonunuz varmış zannedilebilir. Bu uyumu terk ederseniz, başladığınız noktaya geri dönebilirsiniz. 2-Eskiye karşı yeniyi temsil edebilmeniz için, "Yeni" olmayı yürekten benimsemeniz şarttır. Örneğin sizden öncesine dönük "Enkaz devraldık" söylemi de, özgürlük tartışmalarını laikliğin yorumu üzerine oturtmak da, Türk siyasetinin en eskimiş töreleri arasındadır. 3-İktidardaki kararsızlık siyasette boşluk yaratır ve düne kadar "Alternatif yok" denirken, bir anda ortalık geçmişte hiçbir şeye alternatif olamamış isimlerle de doluverir. Yine Nasreddin Hoca'ya dönersek... Mezara doğru ilerleyen cenaze alayında tabutun yanında yürüyen Hoca, tabutun kapağının açıldığını ve tabuttan doğrulan bir adamın kendisine yalvarmaya başladığı görmüş. Adam "Hoca, durdur bu cemaati. Ben ölmedim, bayıldım. Ama bunlar beni öldü sanıp, yıkadılar, namazımı kıldılar, şimdi diri diri gömecekler" diye yalvarıyormuş. Nasreddin Hoca dönüp bakmış cenaze alayına ve sonra adama "Ben bu kadar kalabalık cemaate laf anlatamam. Sana Allah rahmet etsin" deyip yürüyüşünü sürdürmüş. Kıssadan hisse: İktidardayken asla baygın veya yorgun görünümü vermeyeceksiniz!
|