Kara çarşaflı annenin bikinili kızı!
Hiçbir zaman bizim Sevgili Reha Muhtar gibi beyaz smokin giyip papyon takıp gece kulübüne gitmedim. Yani o ne isimleri bize benzeyen ne de yemeklerinin ismi ve tadı bizim olan yerler var ya... İşte oralara dostların zoruyla gitsem de mutlu olmadım. Benim gittiğim yerler, hadi bizim Reha gibi söyleyeyim; çok tarz yerler değil! Samimi, sıcak; snobluk en alt düzeyde bile değil. Rahat kıyafetler altında elitizm zirveye vurmuş durumda, derseniz o da mümkün değil. Benim gittiğim yerler, 'creme de la creme' restoranlarda, ciks giyinerek ciks olmaya çalışanların olmadığı yerler. Dahası ve önemlisi oralarda hayat, hiç Batılı ve Amerikan durmuyor. Lafı uzattım. Efendim; hayatımın 'yani'si şudur; Halkımın içinde halkımla birlikte yaşamak!
*** Kaş'ta bir ağaç dibinde uzanmışım. Arkamda içi soyulmuş kral mezarları. Önümde ise Ege'nin o inanılmaz güzelliği. Benim sevgili halkım denizde yüzerek hayatın tadını çıkarıyor. Kimi şortlu, kimi donlu... Kimi bikinili, kimi haşemalı.. Ama bir fotoğraf sanki Türkiye'nin aynasıydı. Kara çarşaflar içinde bir anne, elinden tuttuğu kızıyla sahile geldi. Annenin sadece gözleri gözüküyordu. Genç kız ise kırmızı bikinili ile hayatın güzelliği ile baş başaydı. O da ne!... Cep telefonu ile konuşan anne öteki eliyle de kızının fotoğrafını çekiyordu. Bu bir anı mı, yoksa geçmişten geleceğe kalacak bir vesika mı?. Biliyorum ki, şöyle diyeceksiniz: "O anne yaşamadığı, yaşayamadığı bir özlemin fotoğrafını çekiyor. Bu inanılmaz mutluluğu da telefonla konuşarak duyuruyor." Belki de şöyle diyeceksiniz: "O fotoğraf, bir annenin bedeninden, kızının bedenine uzanan bir yaşam!.." Efendim! Bu özel fotoğrafı, sosyal bilimcilerin dikkatine sunuyorum. Soruyorum da: "Bu yaşanmamış bir hayatın bir özlemi mi yoksa bastırılmış ve yok edilmiş bir hayattan bir annenin kızı ile intikam alması mı? Bu anne ve kızın fotoğraf neyi anlatıyor?" Bu fotoğrafta eksik olan baba nerede? Bir adım ötede hamakta uyuyordu. O genç kız, büyüyünce kara çarşaflar içine girecek mi? O genç kız, o kara çarşaflara girince kendi kızını da deniz kenarına getirip bikini giydirip fotoğrafını çekecek mi? O kara çarşaflı annenin çektiği o fotoğraf var ya... İşte o fotoğraf bu genç kızı karanlıktan kurtaran bir fener olacaktır. O fotoğraf var ya... Plajda bikinisi ile oynayan o küçük genç kızın ömür boyu yolunu aydınlatacaktır. Evet o fotoğraf var ya!... Bir annenin özleminin hasreti olarak her gün yanacaktır. Efendim! Anne kız, el ele tutuşmuş olarak denizden çıkarken sanki bir rüyadan uyanır gibiydim. Ama yaşamın gerçeğiydi bu!. Türkiye'nin aynasıydı bu! Türkiye'yi oradan seyreden bizim Reha'ya şunu diyorum; Benim gittiğim lokanta ve plajda ciks giyinerek ciks olmaya çalışan yok. Peki ne olacak bu Türkiye'nin hali dostum! MESAJ: Sivil toplum örgütlerinin savaşında ilk zafer elde edildi. Koyların betona dönüştürülmemesi için yetki belediyelerden alınıp bakanlığa veriliyor. Şu an tahsisler durduruldu. Bu harika olayın öncüsü olan ve sivil toplumu harekete geçiren PAZAR SABAH ekibini kutluyorum.
|