|
|
Şifrenin sırrı İstanbul'da mı?
Kutsal Kase Bizans döneminde İstanbul'a getirildi mi? Da Vinci Şifresi bize ne kadar yakın? Antalya'nın batısındaki Sion Manastırı'nın hazinesi yurtdışına kaçırıldı mı? Bütün bu soruları sanat tarihi profesörü Semavi Eyice yanıtladı...
'Sion tarikatı, Bizans'ta da mevcuttur!'
Da Vinci Şifresi, şimdi de sinemalarda. Peki, Dan Brown'un fenomen haline gelen kitabından sinemaya uyarlanan şifrelerin 'bizim topraklara' dek uzandığını biliyor musunuz? İsa evlenmiş ve çoluk çocuğa mı karışmıştır?...
Dan Brown'un, şimdi de sinemalarda fırtına koparan eseri Da Vinci Şifresi bir cinayetle başlar. Cinayetin çözüm sürecinde ise İsa'nın evlenmiş ve soyunun yürümüş olduğu düşüncesi savunularak Hıristiyan dünyasını karıştıran tez ortaya atılır. Kitabın sürprizlerinden biri de, Leonardo da Vinci'nin, S. Maria delle Grazie Manastırı için yaptığı Son Akşam Yemeği adlı freskte, İsa'nın yanında oturan kişinin Havari Yuhanna değil; Magdalalı Meryem (Maria Magdalena) olabileceği ve Magdalalı Meryem'in İsa'nın eşi olduğu iddiasıdır. İddiaya göre, Bizans İmparatoru 1. Constantinus, İznik Konsili sırasında, pagan toplumları Hıristiyanlık'a çekebilmek için İsa'yı tanrılaştıran anlayışın desteklenmesini ve 'bazı gerçeklerin' perdelenmesini sağlamıştır. İşte bu gerçeği ortaya koyacak belgeler, Sion tarikatı tarafından korunmaktadır. Ayrıca, Hıristiyanlık tarihinin en önemli simgelerinden biri olan 'Kutsal Kase', aslında bir dişiyi, Magdalalı Meryem'i gelemektedir. Kitabın Hıristiyan dünyasını karıştıran en tartışmalı özelliği ise, hikayenin kurgusu içinde cinayetlerin, Papa 2. Jean Paul döneminde gücünü arttırdığı bilinen 'Opus Dei' tarikatının üyelerine işletilmesidir!.. Peki ama Da Vinci Şifresi, bize ne kadar uzak, ne kadar yakındır? Kitapta adı geçen ve tarihte 'İstanbul'un kurucusu' olarak bilinen 1. Constantinus kimdir? 'Kutsal Kase', kitapta her ne kadar bir dişiyi temsil ediyorsa da, bir şehir efsanesi olarak dillendirildiği üzere, 1. Constantinus döneminde diğer kutsal eşyalarla beraber İstanbul'a getirilmiş midir? Peki ya Bizans'ta Sion tarikatı etkili midir? İşte biz, Dan Brown'un 'kurgu' eserinden yola çıkarak bu ve takip eden soruları Bizans tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice'ye yönelttik; Eyice ise bize tarihi 'gerçekleri' anlattı.
- Dan Brown'un Da Vinci Şifresi adlı eserinde adı geçen imparator 1.Constantinus kimdir? - 'Büyük Constantinus' olarak da bilinen 1. Constantinus, Roma ordusunun Balkanlı bir kumandanıdır. Roma, bu dönemde, imparator biraz zayıflamaya görsün, isyanın patladığı ve ordunun, başındaki kumandanı imparator ilan ettiği bir yapıya bürünmüştür.
- Constantinus da, imparatorluk tacına oynayan komutanlardan mıdır? - 1. Constantinus da böyle bir dönemde ortaya çıkıyor ve diğer iki kumandanla rekabet ediyor. Bu kumandanlardan biri süreç içinde bertaraf ediliyor ve Constantinus ile Licinius mücadelede baş başa kalıyor. Fakat bu dönem, müthiş baskı görmelerine ve acımasız işkencelerle öldürülmelerine rağmen, Hıristiyanlığın Roma içinde, gizlice yayılmakta olduğu bir dönem... Doğal olarak Hıristiyanlık, ordu içinde de yayılıyor!.. İşte, karşı tarafın ordusu içinde Hıristiyanların bulunduğunun farkında olan Constantinus, Hıristiyanlık'a göz yumar gibi görünerek, diğer tarafın askerini kendi cephesine çekiyor. Nitekim sonuçta Licinius Doğu'ya, İstanbul'a kadar çekiliyor, tutunamıyor; Asya yakasına geçiyor ve son savaş, Üsküdar'ın arkasındaki düzlüklerde yapılıyor. Licinius, orada kesin olarak yeniliyor ve öldürülüyor. Constantinus, tek başına imparator oluyor. Fakat "Constantinus gerçekten inanmış samimi bir Hıristiyan mıdır?" diye sorarsanız, bunun objektif tarihçiler tarafından incelenmesi gerektiğini söylerim!
- Ve Constantinus'un imparatorluğuyla Dan Brown'un kitabındaki 'pagan dişi tanrılardan, erkek tek tanrıya yöneliş' dönemi başlıyor... Constantinus, imparator olarak nelere imza atıyor? - Önce Constantinus'un Hıristiyanlar nazarında 'Azizlerin azizi' olarak ilan edildiğini söylemek lazım. Constantinus ve annesi Helena her yerde aziz ve azize olarak geçerler. Ne de olsa Constantinus, Hıristiyanlığı, artık takip edilmeyen serbest bir din haline getiriyor. Hatta İstanbul'da adına bir kilise yapılıyor: Aziz Constantinus Kilisesi.
ÇEMBERLİTAŞ'IN KAİDESİ - Nerededir bu kilise? - Edirnekapı'da küçük bir kilisedir. Constantinus, 330 yılında da İstanbul'un açılış merasimini yapmış, İstanbul'u yeniden kurmuştur. O zamanki şehrin ortasına bir forum, meydan yaptırmış ve bunun ortasına da bir anıt diktirmiştir. Bugün, Çemberlitaş denilen anıt... Bunun üzerine de güneşi selamlayan Apollon olarak kendini tasvir ettirmiştir.
- İşte bu noktada, yine Da Vinci Şifresi'ne dönmek istiyorum. Kitapta, Hıristiyanlık tarihinin en önemli sembollerinden biri olan 'Kutsal Kase'nin Magdalalı Meryem olduğu iddiası da yer alıyor. Bu iddia, Hıristiyan dünyasında fırtınalar kopardı! İstanbul'un tarihine dönersek ise, 'Kutsal Kase'nin Çemberlitaş'ın kaidesinde olabileceği söylentisi, yıllardır bir şehir efsanesi olarak dillendiriliyor. - Efsaneye göre, Çemberlitaş'ta dikilen anıtın altına bir odacık inşa ediliyor. O odacığa da, Hıristiyanlık'ın birtakım kutsal eşyaları, Constantinus'un annesi Helena tarafından Kudüs'ten getirilerek konuluyor. Ancak Osmanlı döneminde Çemberlitaş'ı ayakta tutabilmek için alt kısmına taştan bir kılıf giydirilmiş ve odanın girişi kalmamıştır. Ne var ki buna rağmen, bazı maceraperestler çevredeki dükkanları kiralayarak, yer altından tüneller açmak suretiyle içeri girmeyi denemişlerdir. Bu denemelerin biri de 1928-29 yıllarında, Vett adında bir Danimarkalı ve Ernst Mamboury adındaki bir İsviçreli tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu kişiler civardan bir dükkan kiralamış, tünel açarak Çemberlitaş'ın altına girmeye çalışmış fakat başarılı olamamışlardır. Ne var ki Mamboury orada bir şey keşfettiğini söylüyor: "Toprak yumuşaktı ve toprak altında çürümüş bir elektrik kablosu vardı" diyor.
- Dolayısıyla, daha önce de aynı senaryo tekrarlanmış!.. - Evet... Bakın zamanında, orada gerçekten kutsal eşyalar varsa bile, bugün bulunabilmesine imkan ve ihtimal yoktur. İstanbul 1204 yılında Haçlılar tarafından işgal edilmiştir. İşte bu işgal sırasında, başta kilise eşyası olmak üzere, kutsal eşyalar toplanmış ve bu şövalyeler tarafından kendi memleketlerindeki kiliselere götürmüştür.
- Sonuç olarak? - Diyelim ki, Kutsal Eşya, Çemberlitaş'ın kaidesindeydi... O dönemde, Çemberlitaş'taki anıtın dışındaki kılıf da olmadığına göre, muhtemelen bu kaidedeki oda da şövalyeler tarafından yağmalanmıştır!..
- Constantinus'un tüm bu icraatlarıyla, imparatorluk sınırlarında pagan tanrıları silerek tek tanrılı Hıristiyanlığı getirdiğini söylemek yanlış olmaz, değil mi? - Tabii paganizmanın kırıntıları, imparatorluğun içinde yaşamaya devam etmiştir. Bakın, Hz. İsa'nın fiziksel özelliklerine ilişkin bir bilgi yoktur. Halbuki Hz. İsa, genç, yakışıklı bir delikanlı olarak tasvir edilmiştir. Örneğin "İyi Çoban" tasviri de bu doğrultudadır. Halbuki doğrudan doğruya Apollon'u İsa'laştırmışlardır! Nitekim Meryem de, zaman zaman Diana ile, Artemis ile kaynaşmıştır. Ayrıca şunu da eklemek istiyorum ki, Constantinus'un vaftiz olduğu bile şüphelidir!..
- Yazar, kitapta Constantinus'un gerçekten inanmış bir Hıristiyan olup olmadığına dair kuşkularını açıkça ifade ediyor. Siz de röportajımızda sık sık tüm bunların politik adımlar olabileceğine dair şüphenizi ifade ediyorsunuz. Ne var ki Constantinus döneminde kilise yapımına izin verildiği de bir gerçek. Nitekim Ayasofya'nın ya da bir başka deyişiyle Hagia Sophia'nın, ki Dan Brown'un kitabının kadın karakterinin adı da Sophie'dir, fikren mimarı da Constantinus, değil mi? - Fikren mimarı olabilir, ancak Ayasofya oğlu zamanında bitirilmiştir. Zaten inşa edilen Ayasofya da bugünkü Ayasofya değildir. Ahşap çatılı, uzunca bir yapıdır. Yangında yok olmuştur. Yeniden inşa edilmiş, fakat ikinci kez yanmıştır. 6. yüzyılda, İmparator Jüstinyanus, bugünkü Ayasofya'yı yaptırmıştır.
- Peki ya Ayasofya adını irdelersek?.. - Doğrudan doğruya, kutsal hikmete ithaf edilmiş bir kilisedir. Tanrı'nın, "Ol" sözüyle oluşan İsa'yı ifade eder. Tanrı, "Ol" demiş, Hz. Meryem'in kulağından girmiş ve onun üzerine İsa dünyaya gelmiştir. Hıristiyanlar buna inanır. İşte bu kutsal sözün eser olarak simgelenmesidir Ayasofya.
İrem BARUTÇU
|