2006 yılında ''mali disiplinin sürdürülmesi ve faiz dışı fazla hedefinin tutturulmasının'', finansal istikrarın kalıcılığı açısından önemini koruduğu vurgulandı.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın basın toplantısıyla açıkladığı Finansal İstikrar Raporu'nun ''Genel Değerlendirme'' bölümünde, makro ekonomik göstergelerde denge sağlanarak, istikrarlı bir büyüme hızı yakalanmasını amaçlayan, sıkı para ve maliye politikası ile desteklenen Ekonomik Program'ın kararlılıkla uygulanmasının, AB süreci ve uluslararası piyasalarda yaşanan
gelişmelerin de katkısıyla olumlu sonuçlar verdiği bildirildi.
Raporda, bu çerçevede 2005'in ''makro dengelerde önemli iyileşmeler olduğu, yüksek büyüme hızının yakalandığı, enflasyon oranında önemli düşüş yaşandığı, para ve sermaye piyasalarında istikrarın sağlamlaştırıldığı'' bir yıl olarak tamamlandığı hatırlatıldı.
2005 yılında, kamu maliyesinde olumlu gelişmeler gözlenmeye devam ettiği belirtilen raporda, iç borç kompozisyonunda Türk parası cinsinden değişken faizli Devlet İç Borçlanma Senetlerinin (DİBS) ağırlık kazanmasıyla Hazine'nin faiz riskine olan duyarlılığının bir ölçüde arttığı, döviz cinsinden ve dövize endeksli DİBS'lerin payının düşmesinin ise Hazine'nin kur riskine olan duyarlılığını azalttığı ifade edildi. Raporda, 2006 yılında mali disiplinin sürdürülmesi ve faiz dışı fazla hedefinin tutturulmasının, finansal istikrarın kalıcılığı açısından önemini koruduğu vurgulandı.
HANEHALKI BORÇLARI
Raporda, hanehalkı yükümlülüklerinin toplam finansal varlıklarına oranının artan bir eğilim sergilediğinin görüldüğü vurgulanırken, özellikle kamunun dışlama etkisinin azalması nedeniyle açığa çıkan fonların, bankalarca konut kredisi ağırlıklı olmak üzere tüketici kredilerine yönlendirilmesiyle birlikte, hanehalkı borcu ve faiz ödemelerinde hızlı bir yükselme yaşandığı kaydedildi.
Raporda, hanehalkının artan borçluluğu nedeniyle varlık fiyatlarında görülebilecek dalgalanmaların ortaya çıkartabileceği risklerin yakından takip edilmesinin, finansal istikrar açısından büyük önem taşıdığına dikkat çekildi.
2005 yılında gerçekleşen ekonomik büyüme, ağırlıklı olarak verimlilik artışı kaynaklı olduğundan, istihdam üzerindeki etkilerinin sınırlı olduğu belirtilen raporda, bununla birlikte, 2005 yılında büyümenin esas olarak ''özel nihai mal talebi ve sermaye birikimi artışından'' kaynaklandığı göz önüne alındığında, ileriki dönemlerde büyümenin istihdam üzerinde olumlu etki yaratması beklendiği bildirildi.
Düşen enflasyon ortamında kredi maliyetlerinin azalmasının, reel sektörde faaliyet gösteren firmaların kredi imkanlarını arttırdığı ve yatırım harcamalarının artmasında önemli bir rol oynadığının ifade edildiği raporda, döviz geliri elde etmeyen ancak döviz kredisi kullanan firmaların, yabancı para pozisyon açığının önemli bir risk unsuru olarak değerlendirildiği vurgulandı.
CARİ AÇIK
Bu arada raporda, yurt içi tasarrufların güçlü seyreden yatırım eğilimini karşılamada yetersiz kalmasının, hızlı büyümenin yaşandığı ekonomide, yüksek cari açık oluşumunu kaçınılmaz kıldığına işaret edilirken, ''2005 yılında cari işlemler açığındaki artışın, büyük ölçüde uzun vadeli sermaye girişleri ve doğrudan yatırımlar ile finanse edilmesi olumlu olarak değerlendirilmektedir'' denildi.
BANKACILIKTA YABANCILARIN PAYI YÜZDE 16'NIN ÜZERİNDE
Raporda, Türk finans sisteminin yüzde 87'sini oluşturan, 4'ü katılım bankası olmak üzere 51 bankanın faaliyet gösterdiği bankacılık sektöründe yabancı sermaye girişlerinin, 2005 yılından itibaren hızlanarak devam ettiği de vurgulandı, konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulunuldu:
''Kesinleşmiş hisse devirlerine göre 2005 yılında Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğünün 12,4'ünün, yabancı ortaklara ait olduğu görülmektedir. Diğer yandan yasal izin süreci henüz tamamlanmayan ancak yabancılara satıldığı açıklanan bazı bankalardaki yabancı hisse payları da dahil edildiğinde, söz konusu oran yüzde 16'nın üzerine çıkmaktadır.
Kredi hacmindeki belirgin büyüme sonucunda kredi riski artmakta, ancak senaryo analizlerinin de desteklediği gibi, bankaların asgari sermaye yükümlülüğünün üzerinde sermayeye sahip olmaları, ilerleyen dönemlerde kredi piyasasındaki genişlemenin devam edeceğine ilişkin olumlu beklentileri güçlendirmektedir. Bu çerçevede, bankaların kredi risk yönetimlerini geliştirmeye devam etmeleri gerektiği düşünülmektedir.'' TÜKETİCİ HANGİ KREDİYİ KULLANMALI?
Rapora göre, kredi portföyü içerisinde artan bireysel kredilerin tabana yayılmaları ve teminat yapıları nedeniyle, diğer kredilere göre daha az riskli olduğu düşünülüyor.
Ancak gerek daralma dönemlerinde teminatların değerinde yaşanabilecek düşüşler, gerekse sabit faiz ve uzun vade yapıları göz önüne alındığında, bu kredilerdeki hızlı artışın yakından takip edilmesi büyük önem arz ediyor.
Bankaların kredi kartı faiz oranlarını tüketici kredileri faiz oranlarına göre daha yüksek belirlediği hatırlatılan raporda, bu nedenle, kısa vadeli kredi gereksinimi olan kredi kartı sahiplerinin bu gereksinimlerini kredi kartları yerine, ''tüketici kredileri'' yoluyla karşılamalarının lehlerine olacağı konusunda bilinçlendirilmesinin önem arz ettiği kaydedildi. DALGALI KUR VE BANKACILIK SEKTÖRÜ
Raporda, uygulanmakta olan dalgalı kur rejimi ile birlikte bankaların kur riskine olan duyarlılığının artmasının, bankaları türev işlemler kullanarak bilanço dışı pozisyon fazlası vermeye yönelttiğine de işaret edildi.
Rapora göre bunun sonucunda, bankaların yabancı para net genel pozisyon açığı, sınırlı seviyelerde gerçekleşti. 2005 yılında bankacılık sektörünün vadelerinin uzamasına karşılık, yükümlülüklerin hala kısa vadeli yapısını koruyor olması, sektörün vade uyumsuzluğu ve faiz riskine olan duyarlılığının geçen seneye göre bir ölçüde arttığını gösteriyor. Ayrıca piyasa riskine ilişkin senaryo analizleri de, döviz kurundaki artış sonucunda sektörün zararının düşük seviyede kalacağını gösteriyor.
FAİZ ARTIŞININ ETKİSİ
Raporda, ''Faiz oranına verilen yukarı yönlü bir şokta ise sektörün zararının göreli olarak bir miktar daha yüksek olacağı, bununla birlikte sektörün güçlü özkaynak yapısının oluşabilecek kayıpları karşılayabilecek düzeyde olduğu görülmektedir'' denildi.
Raporda, BDDK tarafından Ocak 2008 itibariyle yürürlüğe gireceği duyurulan Basel 2'nin, dünyada 100'den fazla ülke tarafından uygulanmasının beklendiği, bu çerçevede gerek bankacılık, 2irekse firmaların konuyla ilgili girişim ve düzenlemelerini tamamlamalarının önemli olduğu da vurgulandı. Raporda şöyle denildi:
FİNANSAL SAĞLAMLIK ENDEKSİ
''Sonuç olarak, bankacılık sektörünün sağlamlığının bir göstergesi olarak kabul edebileceğimiz ve bir önceki rapora göre faiz riski alt endeksinin eklenmesiyle geliştirilmiş olan Finansal Sağlamlık Endeksi'nin genel seviyesi, faiz riski, sermaye yeterlilik ve karlılık alt endekslerinde gözlenen nispi gerileme eğilimine rağmen, 2005 yıl sonu itibariyle en yüksek seviyesine ulaşmış olup, 2006 yılında da bu eğilimini devam ettirmektedir.
Söz konusu endeks, zaman zaman meydana gelen dalgalanmalara rağmen, finans piyasalarının olumlu makro ekonomik gelişmeler paralelinde, giderek daha öngörülebilir ve istikrarlı bir yapıya kavuştuğuna işaret etmektedir.''