|
|
|
|
|
|
Bizim gibi hıyarlar az kaldı
Hayatını oyunculuğa adayan 42 yıllık aktör Sümer Tilmaç, 'ilk soruları kaç para alacağım oluyor' dediği yeni nesil oyunculara ateş püskürüyor. 'Bu proje benim tarzım değil' diyerek verilen rollere burun kıvıran genç nesle kendini örnek gösteriyor: Ben hâlâ rol için attan düşüp, balkondan atlıyorum....
ürk Sineması'nda 42 yılda 200'e yakın projede yer alan usta oyuncu Sümer Tilmaç, televizyon dizilerinde canlandırdığı karakterlerle de hafızalara kazındı. 'Süper Baba'nın Nihat'ı, 'Kahpe Bizans'ın Süper Gazi'si, 'Kanlı Nigar'ın Deli Eşref'i; şimdilerde de atv'nin sevilen dizisi 'İlk Aşkım'da canlandırdığı Necmi karakteriyle evlerimize konuk oluyor. Oynadığı karakterlerin ortak noktasının 'sempatiklik' olduğuna dikkat çeken usta oyuncu, "Zaten beni artık Hulusi Kentmen yerine koymuş vaziyetteler" diyor. Emektar oyuncuyla Antalya'daki yaşamını, projelerini, yeni nesle bakışını ve 'Ne olacak bu tiyatronun hali'ni konuştuk. Sümer Baba da lafını sakınmadan içini döktü...
* Son diziniz 'İlk Aşkım'da sizi çeken neydi? 'İlk Aşkım' hem seyirciye bir şeyler öğretiyor, hem de içerisinde silah olmayan bir dizi. İnsanların birbirlerini ağlattığı bir hikaye değil. 'Süper Baba' formatı gibiydi. Benim de içinde olmayı istediğim bir projeydi. Şimdi de içinde olmaktan mutluluk duyduğum bir projede oynuyorum.
'BU İŞİ AYILAR DA YAPIYOR' * 'Süper Baba'nın üstünden yıllar geçti ama ne dizi unutuldu ne de 'Nihat' karakteri. Hatta burada canlandırdığınız 'Necmi' karakteri de Nihat'tan esintiler taşıyor... Evet. Seyirci sempatik bulsun diye uğraşıyoruz. Ama sempatik bulan da bulmayan da sağolsun. Seyirciler bazı insanları severler. Zaten beni artık, Hulusi Kentmen yerine koymuş vaziyetteler. Ben onları seviyorum, onlar da beni seviyor. Hayat böyle devam ediyor.
* Yılların sanatçısısınız ama hâlâ inanılmaz bir enerjiniz var. Hayatı bırakmamakla ilgili bir şey bu. Hayatı ciddi anlamda yaşamakla paralel olarak, hayatı aynı zamanda gayri ciddi yaşamak lazım. Ünlü bir laf vardır; 'Bütün mezarlıklar kendinden vazgeçilemeyeceğini sanan insanlarla dolu' diye. Şu anda benim yaptığım işi ayılar da gayet iyi yapıyor. Yani yönetmen iyi olursa ayıları da oynatıyor. O bakımdan kimse 'ben oyuncuyum' diye hava atmasın.
ÇİFTLİK TÜRBEYE DÖNDÜ * Antalya'da yaşıyorsunuz. Neler yapıyorsunuz orada? Belek'te çiftliğim var. Çiftliğin bir bölümünde çiftlik turizmi var. Gelen gidenim çok. Neredeyse benim çiftliğe çaput falan bağlıyorlar. Öyle bir yer haline geldi. Çiftliğin içerisinden bir nehir geçiyor kano falan çok iyi oluyor. İmkanları değerlendiriyoruz. Toplumun ve halkın içerisinde yaşamış oluyorsunuz böylece. Doğmatik bilgilerle değil halkın söyledikleriyle hareket ediyorsunuz.
'BİZİM OKULUMUZ SETLER' * Yeni projeler var mı? Bit pazarına nur yağıyor. Öyle bir ifade kullanayım. Genç bir adamı benim halime getirip, benim yaşımda birini oynatmak mümkün değil. Bizim gibi hıyarlar da az kaldı. Attan düşecek, balkondan aşağı atlayacak... Şimdiki insanlar gittikleri zaman ilk konuştukları şey, kaç para alacağı... 'Bu benim proje tarzım değil' şeklinde kaprisleri var. Bizim okulumuz setler. Biz her şeyi setlerde öğrendik. Tiyatroya da İsmail Dümbüllü, Münir Özkul'larla başladık. Her şeyi işin içerisinde öğrendik. Onun için her proje bizim tarzımız. Şu anda birkaç proje var. Ezel Akay'la bir film projemiz var. Yakında ona başlayacağız. Bir de Hababam Sınıfı'nın devamı var.
'CEM'İ KISKANIYORUM' * Son nesilden kimleri beğeniyorsunuz? Mesela Cem Yılmaz'ı çok kıskanıyorum. Bana çok yetenekli geliyor. 'Sahne tahtası adamı sevsin' derler. Sahne tahtası adamı çok seviyor bir kere. Sonra seyirci seviyor. Beni keşfedemediler. Ben Cem Yılmaz'ın keşfedilmemiş haliyim. İçimde kalmasın Yılmaz Erdoğan'a da bir şey söyleyeyim. Yılmaz Erdoğan'ın 'Haybeden Gerçek Üstü Konuşmalar' diye bir kitabı vardı. Kendisinden rica ettim. Daha sonra bunu oynamaya başladık. Birtakım casuslar tarafından oyunun iyi oynandığını öğrendi ve kendisi oynamaya başladı! Yılmaz kardeşimdir ama bu dedikoduyu yapacağım arkasından.
'SHAKESPEARE'İ SEVMEM' * Siz galiba Shakespeare'i pek sevmiyordunuz? Evet, Shakespeare'i hiç sevmem. Bütün tiyatrocu arkadaşlar Shakespeare'i oynadıkları için, Shakespeare onlar için çok önemlidir. İmtihan sorusu gibidir. Shakespeare'i çok ciddiye alırlar. Ondan sonra bizim manavı da Shakespeare gibi oynarlar. Bizim manav gibi Shakespeare, onun gibi de manav olmayacağına göre o zaman tuhaf oluyor. Oyunculuğun kendi içerisinde bir samimiyeti var. Konservatuvarda kafa sesi, diyafram sesi derlerdi. Ben hâlâ onları anlamamam. İnsan bir duyguyu ifade ederken ben bu sesi kafadan mı çıkarayım yoksa diyaframdan mı çıkarayım diye düşündüğü zaman oyunculuğu batar. Bizim o arkadaşlarımız zaten halk demiyorlar. 'Helk' diyorlar! Onlar kapıcılarıyla sadece konuşurlar. Halktan kopuklar.
MUSTAFA KIZIL MAGAZİN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|