Boyun bağı
Birlikte çalıştığım meslektaşlar da, Dipsiz Kuyu'nun eski okuryazarları da bilir; yeniler de hissetmiştir. Kuyunun ana fikri; demokrasi felsefesinin kaynağı ve her geçen gün yeni bir şey öğrenip kendiyle de yeniden, içten, bazen için için, bazen açık açık muhasebeye girdiği "boyun eğdirmeme-boyun eğmeme kültürü" dür. Özeleştiriyi de barındırmaya çabalayan "eleştirel düşünce" ve temel harçlarından "bağımsız duruş" niyeti, ısrarıdır. Birazdan aktaracağım "bilimsel" maddelerle de... "Otoriteryen kişilik" olmama gayreti ile olunmaması çağrısıdır. Bence; öyle bir kişilikle "demokrat" ; öyle bir cemaat, topluluk, toplumla "demokratik sivil toplum", onu kışkırtan, koruyan, alternatifleri de kendine benzeyen, onları kendine benzeten, soldan sağa nice örgütlenmeye, eyleme, düşünceye damga vuran bir aile, eğitim, öğretim, üniversite, iş, işyeri, askerlik, siyaset, devlet, rejim, bürokrasi, tehdit, laiklik, din, hukuk, iktidar, kudret, kuvvet, hiyerarşi, töre, sivil toplum örgütü, milliyetçilik, etnik şovenizm, güce tapan medya vesair anlayışlarla da "demokrasi" olunmaz. Tamam, abartmayayım; olunur ama işte böyle olunur! "Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti" olunur mesela! Her maddesi ayrı bir güzellikte çiğnenir ve çiğneyenlerce "devletin temel niteliği" diye kutsanır. Bunlar tarihi süreçlerdir; kötüye ve iyiye gitmesi muhtemel, insan arayışları, aklı ve vicdanı ile mücadelesiyle daha iyiye akabilmesi pek mümkün devinimlerdir.
Prof. Veysel Batmaz, uzmanlara hitap eder görünen, aslında "hayatın ve insanın içinden" denebilecek "Otoriteryen Kişilik" başlıklı kitapla (Salyangoz Yay., Nisan 2006) iyi iş yapmış. "Otoriteryen kişilik" üstüne orijinal makalelerin önüne yazdığı girişle de. Özellikle, "otoriteryen" üniversite ve devlet zihniyetimizin çok sayıda "lanetlisi" nden ve çok az sayıda, evrensel kabule, o da yurtdışında kalmaya mecbur edildiği için ulaşabilen isimlerinden Muzaffer Şerif'i hararetle anarak. Batmaz, Frankfurt Okulu'ndan Adorno ve arkadaşlarının, öncüllerinin çalışmalarından (Türkçe'de, T.W. Adorno, (Otoritaryen Kişilik Üstüne, çeviren: Doğan Şahiner, OM Yay.) "Otoriteryen Kişilik'i oluşturan 9 temel kişilik edimi" ni şöyle sıralıyor:
"Alışılmışa bağlılık: Uzlaşımsal, orta sınıf değerlerine katı bağlılık. Otoriteryen boyun eğme, itaat: Kişinin kendini üyesi saydığı grup-toplum içindeki idealize edilmiş otoritelere karşı boyun eğici, eleştirel olmayan tutumları. Otoriteryen saldırganlık: Alışılmış, uzlaşımsal değerleri dinlemeyenlere karşı aşırı tepki; suçlama, reddetme ve cezalandırma istekliliği. İçsellik karşıtlığı: İçsel, öznel, öze ve özgüce ilişkin hayal gücüne karşı olma; düşçülükten hoşlanmama. İnsanüstü varlıklara (batıla) inanma ve tektipleştirme: Mistik, metafizik belirleyicilere inanma ve katı biçimde kişileri tek özelliğe indirgeme. Güç, iktidar ve sertlikten yana olmak: Hükmetme-boyun eğme-itaat-güçlü-zayıf ilişkisi. Yıkıcılık: Herkese ve her şeye karşı düşmanca his duyma, insanı kötüleme, hor görme, suçlama ve insana inançsızlık. Yansıtıcılık: Bilinçaltındaki duyusal ve zayıflık hislerini başkalarına atfetme, yansıtma; dünyanın insafsızlığına inanma. Cinsellik: Cinsel "olaylara" karşı aşırı ilgi duyma. " Sonuncusu "bonus" olmalı! İlgi derken; tutku kadar, belki daha ziyade, madalyonun iki yüzünü, tutkulunefreti, "şiddetli" bir ilgiyi anlamalı. Bu yapının "davranış kalıpları" da "Hoşgörmezlik, otoriteye boyun eğme, milliyetçilik, kurallara körü körüne bağlanma, dogmatiklik, sevgi yerine kuvvet ilişkilerine değer verme, tutuculuk, ayrımcı önyargı ve etnosantrizm" diye ifade ediliyor.
Bu maddelerde kendini de bulmak mümkün, "öteki"ni, "beriki"ni de. Belki kimini elemek, kimine başka nitelikler eklemek de. Ama işin esası şu: Birinin boynunu bağlıyor musun, boyun eğdirmekle iştigal ediyor yahut onun için yanıp tutuşuyor musunve kendi boynun bağlı olup bir başkasının elinde, önünde eğilip bükülmesine razı oluyor musun? Ama zorla, ama güzellikle! Saygı bambaşka bir şey çünkü.
|