Ateş, nabız, tansiyon...
Hükümetin etkin üç üyesi ile ayrı ayrı sohbet ediyoruz. Üçünün de sorduğu sorular birbiriyle örtüşüyor: "Çete baskınları, gazeteciler ve siyasilerin mal varlıkları ile ilgili iddialar ve TÜSİAD'ın açıklaması niye eş zamanlı oldu?" Kuşkuları burada bitmiyor, paranoyaya dönüşüyor. Bir yerlerden düğmeye basıldığı duygusu içindeler. Hatta yakın gelecekte üniversite öğrencileri, işçiler ve bazı kurumların da hükümete karşı harekete geçirileceğine inanıyorlar. Böyle düşündükleri için de dışa açılan kanallarını kapatıp, içe dönüyorlar. İçte de çözümsüzlükle karşılaşınca, çıkış yolu bulmakta zorlanıyorlar. Nitekim içlerinden biri şöyle yakınıyor: "Bunca önemli işimiz görmezden geliniyor. Bugünkü durumun asli sorumlusu hükümet değil, hükümete karşı bir istikrarsızlaştırma operasyonu var..." Başbakan Erdoğan'ın, "yaptığı bir iyi iş için takdir sözü duymak istediğini, sürekli eleştirilmekten yorulduğunu" söylüyor.
Çetelerin durumu Gelişmeleri tek tek ele alıp sorular yönelttiğinizde durum değişiyor. Danıştay'a saldırısı öncesi ve sonrasında ortaya çıkan çeteler konusunda hükümetin bir kanadında "bize karşı organizasyon" kanaati bulunsa da bir diğer kanadı aynı düşünceyi paylaşmıyor. Kabinenin etkin ismi, "Çeteler konusunda kafam karışık" diyor. Diğeri ise şu yaklaşımda bulunuyor: "Bu konularda konuşanlar ve bilgi verenler daha tedbirli olmalı.Yarın bunların doğru olmadığı ortaya çıkarsa ne diyeceğiz? Bu bilgileri verenlerin, kanunsuz bir işlemi yapma hakkı var mı? Verdiği bilgi ile toplumu yanlış yönlendirenler yarattıkları infialin de hesabını verebilecekler mi?"
TÜSİAD'ın planı TÜSİAD yönetiminden hükümete yönelen eleştirilere de tepkililer. Sitemlerini sorularla dile getiriyorlar: "TÜSİAD yönetimi Başbakan'dan randevu istedi de alamadı mı? Niye gidip kendisiyle paylaşmadılar?" Petrol ve doğalgaz zamları, uluslararası piyasalarda yaşanan gelişmeler dolayısıyla bu ay enflasyonun yüksek çıkacağının TÜSİAD tarafından da bilindiğini vurguluyorlar. Buna karşın, eleştirilerden kaçınmadığı, dolayısıyla bir planın devreye konulmuş olduğunu öne sürüyorlar. TÜSİAD'ın daha önce yaptığı uyarıların hükümetin tepkisiyle karşılandığı anımsatıldığında ise şu yaklaşımı gösteriyorlar: "Doğu, bazı arkadaşlarımızı TÜSİAD'a yollayıp yumuşama sağladık. Bir açıklama ile uğraşlar boşa gitti..."
Hesap skandalı Bazı gazeteciler ve siyasilerin banka hesapları konusunda da zihinleri bulanık. Olayın Türk bankalarında yaratacağı güvensizlik ortamının piyasayı olumsuz etkileyeceğini görüyorlar. İçlerinden biri, "İş hükümetin üzerine yıkılmak isteniyor" deyip ekliyor: "TMSF, BDDK, Maliye, bankaların bilgisayarına doğrudan giremez. Ancak yazılı talimat ile veya müfettiş incelemesiyle bilgi alır. Eğer böyle bir bilgi alınmışsa kim olduğu bulunur." Ardından şu yorumu getiriyor: "Eğer ki, bir tazminat konusu varsa, dava açılan kişi hakkında yargı yoluyla mal varlığına ilişkin bilgi alınır. Böyle bir durum olmasın?" Emin Çölaşan için bu varsayım geçerli olsa bile, diğer 10 gazeteci ve 14 siyasiye ait bilgilerin ortada dolaşmasına açıklık getiremiyor. İçlerinde birilerinin de oyun içinde oyun çeviriyor olabileceği kuşkusuna kapılıyor. Siyasetteki tansiyon, nabız ve ateşin aynı anda yükselmesinin, hükümetin ömrünü kısaltacağını görenler ise soğutma işleminin formülünü arıyor. Formülün bulunmasına ilişkin umutlar, AK Parti'nin 23-25 Haziran'daki kampına kalıyor.
|