Sürdürülebilir mi?
Bir an için 1.120 haneden oluşan, yani oldukça büyük bir mahallede oturduğunuzu düşünün. Bu 1.120 haneden 272'sinde oturan aileler aç yatıp aç kalkıyorsa... 574 aile tüm günlerini yalnızca tek öğün ve tek kap yemekle geçiştiriyorsa... 97 ailenin 122 çocuğu sokakta çalışıyorsa... 206 ailenin 296 çocuğu okula gitmiyorsa... 261 hanede banyo ve tuvalet yoksa... 602 ailede en az bir engelli, sakat varsa... 820 aile yeşil kart sahibiyse... Her aile en az 7 kişiden oluşuyorsa, birçok ailedeki birey sayısı 30'u aşıyorsa... Geceleri rahat uyuyabilir misiniz? Dahası o mahallede huzur içinde yaşayabilir misiniz? Böyle bir mahalle var. Diyarbakır'da. Gündoğan Mahallesi. Aslında Diyarbakır'ın tamamı bu tür mahallelerden oluşuyor. Mardin'in de, Hakkari'nin de, Şırnak'ın da, Batman'ın da... Gündoğan'ı anlatmamızın nedeni, Diyarbakır'da kurulan Sarmaşık Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği'nin araştırmasında pilot bölge seçilmiş olması. Araştırmada daha da ürkütücü sonuçlar çıktı: 1.120 hanenin 366'sı geleceğin daha iyi olacağına inanmıyor, 244'ü daha da kötüye gideceklerini düşünüyor. Yani her 2 aileden biri umudu kesmiş. Böylesine koyu bir karamsarlıkta terörün, şiddetin yeşermemesi, kaybedecek birşeyi olmayan gençlerin yetişmemesi mümkün mü? Bu kadar derin ve kalıcılaşmış yoksulluğun, yüzde 80'in üstündeki işsizliğin pençesindeki hanelerin ve mahallelerin PKK için tükenmeyen, tükenmeyecek militan deposuna dönüşmemesi mümkün mü? Ve Ankara'dan, devletten umudu kesenlerin başka kutuplar aramamaları mümkün mü? Hem de az ötelerinde bir çekim merkezi varsa. O çekim merkezinin "Kendi başının çaresine bakarak" birkaç yılda nereden nereye geldiğini görüyorsa.
Gündem Diyarbakır olmalı Bizce asıl kaygılanılması gereken tehlike bu. Ve o tehlikeyi işaret eden yolun taşları döşenmeye başladı. Gizli-saklı da değil. Açıkça seslendirilerek. Sosyalist Enternasyonal Kürt Çalışma Grubu'nun Süleymaniye'deki toplantısına katılan Demokratik Toplum Partisi (DTP) Eş Başkanları Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk'le görüşen Bölge Başkanı Mesut Barzani, "Kürt sorununun çözümünde Kürtler arası diyalogun önemli rol oynayacağını" bildirdi ve ekledi: "Bundan sonra Türkiye'deki Kürtler'le ilişkilerimizi geliştirmeye özel önem vereceğiz. " Bölge Parlamentosu Başkanı Ahmet Müfti de benzer şöyler söyledi: "Parlamento olarak Türkiye'deki Kürtler'le diyalog içinde olacağız." Bu açıklamalar, Güneydoğu'da zaten var olan Barzani etkisinin önümüzdeki dönemde daha da güçlenmesi anlamına geliyor. Bunlara PKK'dan bağımsız Kürt gruplarının arayışlarını de eklemek gerekiyor. Örneğin çeşitli kentlerde toplantılar yapan Kürt Ulusal Demokratik Çalışma Grubu "Ulusların kendi kaderini belirleme hakkı" ndan söz ediyor. Avrupa'da Yaşar Kaya'nın başını çektiği bir grubun "Federasyon" tezleri Güneydoğu'da epey yankı buluyor. Hatta PKK'nın dağ kadrolarından bile ortak çizgi oluşturmak için "Ulusal Kongre" çağrıları yapılıyor. Karadağ'ın bağımsızlığı nedeniyle Batı basınında yayınlanmaya başlayan yorumları hiç anlatmayalım. Ankara ise hergün yenileri eklenen çeteleriyle, komplo teorileriyle, güç mücadeleleriyle uğraşıyor. Hemen gerçek gündeme dönülmezse, Diyarbakır sorunların merkezine oturtulmazsa, halkın iş, aş taleplerine, kültürel ve siyasal beklentilerine yanıt verilmezse, kabusla karşı karşıya kalabiliriz.
|