Aklıma geliverdi
Gençlerin uyguladığı şiddeti, irkilerek, acayip toplumsal duyarlılıkla tartışıyoruz ya... Aslında yıllarca çok ayıp etmiştik. Mesela, siz çok ayıp etmiştiniz. Yok, siz değil, evet evet, siz. "Gençlerin maruz kaldığı şiddet" te çok ikiyüzlü -sahi ne çok ikiyüzlülük var, değil mi?davranageldiniz. Çok ikiyüzlü davranmıştınız. Öyle çoktunuz ki; belki şimdi nispeten azaldı. Mesela, "siyasi nedenler" diye bir gerekçe gördüğünüzde kaçıveriyor, gençlerin bir nevi linç edilmesine katılıyor; insani, vicdani, ahlaki, demokratik, hukuki, hatta hatta dini duyarlılık ve sorumluluklardan anında vınnn diye sıvışıveriyordunuz. Biliyorum, siz değil; biliyorsunuz, siz. Siz seyirci olunca, bazen sessiz seyirci, bazen fanatik, azgın destekçi kesilince, bu ülkede "gençler" e çok acımasız şiddet uygulandı.
Tamam, kabul; elbette gençler de saf saf şiddete çekilip şiddete koşup şiddete gömüldüler ve şiddetle gömüldüler; gençtik, onlar da gençti, sonrakiler de; bazen çok istemeden, bazen sürüklenerek... tabii bazen de taammüden ve körlemesine! Lakin, kabul edin, evdi, okuldu, köydü, işti, öğrenciydi, çıraktı, ırgattı, erkekti, kızdı, başı bağlı yahut açık, gençlik duyguları kabarmış veya büyümeden yaşlanmış çocuklar, gençler zaten kuşak kuşak şiddetin değirmenlerinde dövülüyor, öğütülüyor, bir biçimde un ufak, bir şekilde hamur gibi oluyorlardı... Bir de, erken sorumluluk duyguları kuşanmış, genç heyecanlarla siyasi duruşları, idealleri harmanlamış, hitabeleri, emanetleri aşırı ciddiye almış, devletin, rejimin, milli eğitimin çitleri, duvarları dışına sarkıvermiş iseler... "Anarşist" denip ne kelime anlamına, ne suçun niteliğine, ne kuru ile yaşın ayrımına filan bakıldı; toplu toplu yakıldı. Sonra; elbet "terör ve terörist" de mevcuttu ama, ne yaptığına terör, ne kendisine terörist, ne astığı afişe, yazdığı yazıya, dağıttığı, okuduğu bildiriye, ağzından çıkan slogana "terörist örgüt üyeliği" denebilecek çocuklar ve gençler bile hemen terörle anıldı, terörist sayıldı, suçları kanıtlanmadan yıllarca tutuklu kaldı, suç kabul etsinler diye işkenceyle bedenleri dağlandı, suçla orantısız cezalarda çürütüldü, daha da bilenmelere, bilenirken tükenmelere, tükenmeyiz hiç diye bağırırlarken sırasız seri ölümlere atıldı.
Uzattım; biliyorum. Aslında koskoca, upuzun bir "gençlere dönük şiddet" tarihini... İşkenceli, darbeli, gençlerin kafasını, beynini kazımalı, adam asmalı, asmaktan beter etmeli, kaç kuşağı ipe dizen düzenin anormal hiddetini çok kısalttım. Olsun; uzamasın, kısalsın; yok olsun. "Liseli şiddeti" diyoruz ya; dün Sabah'ta Hülya Karabağlı' nın ne güzel haberiydi; Manisa'da duvara yazı yazınca en ağır işkencelerle perişan edilen "liseli gençler", mesela Sema, tahliye edildikten sonra Milliyet'te odamda "Avukat olmak istiyorum" dedikleri üzre, yıllar sonra bugün hakikaten avukat olmuştu. İşkenceyle alındığı kesinleşmiş ifadelerle dahi mahkum edilirlerken, "Yargı bağımsız mı yoksa işkenceye mi bağımlı" diye yazınca tecilli hapsim olmuştu ya; helal olsun! O zaman susmayan, bu şiddete, bu haksızlığa karşı çırpınan herkes, o kimdir, kimdendir diye bakmadan, sözde devleti korumak adına uğursuz, imansız, insafsız resmi şiddet uygulayana (ve her türlü siyasi şiddeti mazur görenlere) karşı durabilen herkes daha çoğalsın; var olsun. Bunları didikleyen, vicdanını mesleğiyle birleştiren, her türlü gücün tahakkümüne karşı çıkabilen, yazabilen, didinen tüm meslektaşlarım sağ olsun. Biz, yani siz; hayır en çok siz, azıcık daha fazla olun. Vicdanlar olgunlaşsın. "Liselilerin şiddeti" ni tartışıyoruz ya şimdi; bakın laf nereden nereye geliverdi! Aklım kayıverdi.
|