|
|
Clinton'ın özel uçağından Bodrum'a
Yanımda oturan adam gülümseyerek lafa başlıyor. "Washington'da öyle bir hayatın içindeydim ki, bir gün geldi 'Tamam' dedim. 'Buraya kadar.' Her şeyi bırakıp Bodrum'a geldim. Amaç buralarda daha fazla vakit geçirmek, tekneyle oyalanmak vesaire.. Peki ne oldu? Duramadım yine." Önce kısa bir tanıtım. Sahir Erozan, Bodrum'un ünlü Maça Kızı Pansiyonu'nun sahibi. Erozan ailesi oraya "Pansiyon" demeyi seviyor ama dünyanın en ünlü hip otelleri arasına girmiş bir pansiyondan bahsediyoruz, yanılmayalım lütfen. Sahir Erozan, Dağıstan kökenli şair Celal Sahir Erozan'ın torunu. Şairin babası ise İsmail Hakkı Paşa, saray komutanı ve Yemen Valisi. Bodrum ile ilk bağlantıyı kuran ise anne Ayla Erozan. Önce Bodrum merkez, ardından Gümbet, Torba, Gölköy ve bugün Göltürkbükü'nde Maça Kızı'nı işletiyorlar. Peki neden Maça Kızı? Sebep Ayla Hanım'ın kıvırcık saçları. Oğul Sahir Erozan ise bir gün basıp Amerika'ya gidiyor. Kendi deyimiyle yapmadığı iş kalmıyor. Bulaşıkçılıktan restoran sahipliğine kadar yükseliyor. Başkent Washington'un beyaz yakalı kesimine hizmet veren Cities Restoran, Sahir Erozan'ın "Gözbebeğim," dediği yer. Cities öylesine ünleniyor ki, siyasi sohbetlerin döndüğü, kulislerin yapıldığı, özellikle de demokratların vazgeçilmez mekanı haline geliyor. Hatta Sahir Erozan'ın Bill Clinton'la olan yakınlığı danışmanlık söylentilerine bile sebep oluyor. Böylesine başarılı bir iş hayatı. Siyaseti seven bir adamın Clinton ile yakınlığı... Siyaset çevresindeki güç. Ünlü simalar. Kazanılan bol paralar. Renkli dünya.
*** "Bunaldım işte," diyor Sahir Erozan. "Tıpkı senin anlattığın gibi oldu. Sahte dünyadan sıkıldım. Işıklardan, ünlü simalardan, masa başında siyaset konuşmaktan. Hepsinden. Buraları özledim. Bodrum'u özledim. Maviyi, denizi, tekneyi, balıkları..." Konuşurken dalıp gidiyor. Bir Bodrum âşığı var karşımda. Derin iç çekiyor, sonra gülüyor. "Yani amaç sessiz sakin bir hayat kurmaktı." Dayanamayıp soruyorum; "İyi de o zaman Tuus'u niye açtın?" Sahir Erozan şu anda İstanbul'un en in mekanlarından birinin ortağı. Nişantaşı'ndaki Sofa Oteli'nin birinci katına açtığı Tuus isimli restoranın şefi, bir zamanlar Cities'de siyasetçileri ağırlıyordu. "İşte asıl mesele o," diyor. "Sen ve benim gibiler sürekli daha sakin hayatlar özler, konuşur dururuz. İş, sevmediğimizi iddia ettiğimiz hayatlardan uzaklaşmaya gelince değişir. Yapamayız." Yapamıyormuş. O renkli ve tutkulu hayattan kopamıyormuş. Ne kadar tersini iddia etse de o hayattan beslendiğini itiraf ediyor Sahir Erozan. Gece yarısı odamın balkonunda oturmuş denize bakarken söylediklerini düşünüyorum. Sahi haklı mı acaba? Bizimkisi sahte bir özlem mi? Kopamaz mıyız boğucu hayatlarımızdan? "Seninki de laf işte," diyor kocam. "Değil buralara yerleşmek, şehrin biraz dışında bile oturamazsın sen."
|