|
|
'Babamı hemen herkes seviyor ama ben bir türlü geçinemiyorum'
"Erkek için baba kaybetmenin acısı farklı olur biliyor musun?" dedi bir arkadaşım. "Bir anda yarımız gitmiş gibi olur. O ana kadar anlaşamadığın babana ne çok söyleyeceğin şey olduğunu fark edersin birden. Sonra aklına kendin gelir"
Erkek çocukları için babaları çok önemlidir. Kızlar için de önemlidir ama baba-oğul ilişkisi farklı olur. Bir nevi aşk, nefret ve kıskançlık üzerine kurulmuştur. Hani anne ile kız misali. Geçenlerde bir arkadaşım babasını kaybetti. Herkes gibi o da yıkıldı. Fazla gösteremedi, acısını içine attı. Gözyaşı bile dökmedi. Sonra bir gece hafif de içince, "Erkek için baba kaybetmenin acısı farklı olur biliyor musun?" dedi. "Bir anda yarımız gitmiş gibi olur. O ana kadar anlaşamadığın babana ne çok söyleyeceğin şey olduğunu fark edersin birden. Sonra aklına kendin gelir. Ya onun gibi erken yaşta gidersem, ya onun gibi bir hayatım olursa... Acaba ben de onun gibi mi davranıyorum çocuklarıma?" Ünlü işadamı Dikran Masis ile konuşurken arkadaşımın bu sözleri geldi aklıma. Sonra bir de Teoman'ın parçası. Bugün benim doğum günüm/ Hem sarhoşum hem yastayım/ Bir bar taburesi üstünde/Babamın öldüğü yaştayım/Kelimeler büyüyor ağzımda/Bildiğim tüm hayatlar/Paramparça... Babasıyla ilişkilerini anlatan Eskidji'nin sahibi ünlü işadamı Dikran Masis'e bakıyorum. 25 yaşında kapıyı vurup çıkmış. Çıkış o çıkış. Zengin çocuğu kendisini bir anda sokaklarda bulmuş. Babasıyla yıllarca küs kalmış. Sonra bir gün babası ölmeden bir süre önce "Sen büyük adamsın," demiş ona. O gün hayatını sorgulamaya başlamış Dikran Masis. Hâlâ da sorguluyor. Baba oğul ilişkilerini anlatan bir kitap bile yazmayı düşünüyor. "30 yıl süren bir baba-oğul mücadelesi yaşadık," diye anlatıyor. "Hani yukarıdan aşağıya düştüğünüz zaman, kemik sesleri duyarsınız ya... Ben o sesleri duya duya iş hayatında bir yerlere geldim. Bir gün hiç unutmam, babamın bronz bir heykelini yaptırdım. Güzel bir parça oldu. Sevgimi göstereceğim ya... 'Parasını sakın muhasebeden alma, cebinden öde,' dedi bana. Bende heykel parası nerede? Bütün arkadaşlarından yardım istedim. Babam sildi ya, iş yapmam lazım. Hepsi babama geri gitmemi önerdiler. Çünkü çok sevilen bir adam. Üç kere Aşkale'ye askere gitmiş. O zaman gayrimüslimleri sık sık askere alırlarmış. Ona rağmen bir gün bile ülkesi aleyhine tek laf etmeyen bir adam benim babam. İnanılmaz milliyetçi. İşçi dostu, adam gibi adam. Herkesin sevdiği adam ama ben geçinemiyorum."
*** Dikran Masis babasını kaybettiğinde ne yapmış? Dönüp şöyle bir arkasına bakmış. Yine babasının kurduğu iş, yine babasının kurduğu formasyon, para deseniz önemli bir kısmı yine babasının bıraktığı para... Babayı inkâr etmek mümkün mü yani? Peki niye bu kadar sene küs kalmışlar, değer miymiş? Cevabını bulabildiğini sanmıyorum. Ama kendi oğluna yılları hediye etmesiyle övünüyor, onu biliyorum. Nasıl mı? "Hiçbirimiz çocuklarımızı beğenmiyoruz. Ama biliyorum ki ülkeyi ileri götürmek, aileyi sağlamlaştırmak için fedakarlık yapmamız gerekiyor. Bundan sonra çocuklarımız için çalışmalıyız. Onlara para kazandırmak için değil, yanlış anlamayın. Sahip olduğumuz işi onlara teslim etmek için. Biz kendimizi arkaya çekecek, gerekirse tırnaklarımızı yiye yiye çocukların şirketleri yönetmesini izleyeceğiz. Oğlum Oxford'u bitirdi. Ona iş yapması için kredi almasında yardımcı oldum. Şimdi iş yapıyor. O yardımla zaman kazandı. En değerli şey zamandır." Karşımda iş hayatındaki atılımlarıyla büyük başarı kazanan biri var. Sivri karakterli, kendine son derece güvenen, hafif ukala, düşündüğünü söylemekten hiç çekinmeyen bu adam, konu babaya gelince duruyor... Duruyor ve düşünüyor. Daha halledebilmiş değil. "14 yaşından beri o gün ne yanlış yaptıysam not ederim. Akşam onları okurum," diyor. Nasıl bir baskı bu, nasıl bir mükemmeliyetçilik. Aslında gizliden gizliye babaya kendini beğendirme arzusu yatmıyor mu altında? Ya onca küslükten sonra babasının adını soy ismi yapmasına ne demeli? Galiba hayatımız boyunca hep kendimizi birilerine beğendirmek için uğraşıyoruz. Erkekler, babalar, kadınlar ve annelere... Onaylasınlar istiyoruz. Onaylamıyorlar. Onlar bizi beğenmiyor, biz çabalıyoruz. Hayat geçip gidiyor işte... Not: Dikran Masis röportajı ilerleyen sayfalarda...
|