Depresyon kantaronla atlatılabilir
Depresyon, dünyada en önemli dört sağlık sorunundan biri olarak kabul edilmektedir. Ancak Dünya Sağlık Örgütü, 2020 yılında depresyonun kalpdamar hastalıklarından sonra ikinci sıraya yerleşeceğini ileri sürmektedir. Depresyon, bu kadar yaygın olarak görülmesine karşılık, yanlış teşhis ve yanlış tedavilerin en sık olarak uygulandığı hastalık olarak da dikkati çekmektedir. Avrupa'da yapılan çok merkezli bir çalışma, depresyon hastalarının sadece üçte birinde herhangi bir tedavi uygulanabildiğini ortaya koymaktadır. Diğerlerinde ise doğru teşhis yapılamadığından veya depresyon tedavisinin yüksek maliyeti veya istenmeyen yan etkileri nedeniyle tedavi uygulanmadığı belirtilmektedir. Fertlerin yaşam kalitesi ve üretkenliği üzerindeki olumsuz etkilerine bağlı olarak ortaya çıkan ekonomik sorunlar nedeniyle depresyon, kalp-damar hastalıklarından sonra, tedavisi en pahalı ikinci hastalık olarak nitelendirilmektedir.
KANTARON Geçen hafta "Doğanın Prozac'ı" olarak tanımlanan kantaron (St. John's Wort) bitkisinin depresyon tedavisinde kullanılabilmesi için gerekli kalite ve standardizasyon özelliklerinden bahsetmiştik. Bu hafta da ne derecede etkili olduğunu tartışacağız. Kantaron ile depresyon tedavisinde dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri, kullanılan kantaron ilacının "kalite ve standardizasyon" bakımından güvenilir özelliklere sahip olmasıdır. Bir diğer önemli husus ise şudur, ağır depresyonların tedavisinde yeterli etkiye sahip olmadığından, kantaron'un hafif ve orta dereceli depresyonlarda kullanılması doğru olacaktır. Kantaron'un en dikkat çekici özelliği klinik etkinlik ve güvenilirlik bakımından belki de en çok araştırılan bitkisel ilaç olması. Şu ana kadar yayınlanan çalışmalarda yaklaşık olarak, 35 bin kadar hasta üzerindeki klinik veya satış sonrası saha araştırmalarının sonuçları bildirilmektedir. Ayrıca diğer ilaçlar ile etkileşme profili de net bir şekilde ortaya konulmuştur. Kantaron'un etkinliği üzerinde yayınlanmış çok sayıda bilimsel nitelikte klinik çalışmanın hepsinden burada bahsetmeye gerek yok. Çok yeni bir çalışmada, Almanya'da 251 akut majör depresyon hastasında standart kantaron ekstresi ile hazırlanan ilacın uygulanması ile (günde 900 mg) antidepresan ilaçlar kadar etkili olduğu gözlenmiştir. Alman araştırıcılar tarafından yayınlanan yeni bir çalışmanın sonuçları da ilginç; 521 hekimin katılımı ile çok merkezli olarak 2500 hasta üzerinde yürüttükleri bu çalışmada, günde 600 mg standardize edilmiş kantaron tableti ve 500- 1000 mg valeryan tabletinin 45 günlük süre içerisinde birlikte uygulanması ile, depresyon ve anksiyete tedavisinde her ikisinin ayrı ayrı uygulanmasından daha başarılı sonuçlar alınabildiği görülmektedir.
ANTİDEPRESANLAR Burada bir önemli hususu belirtmekte yarar görüyorum. Kantaron'un kesinlikle, sentetik antidepresanların etkisine yardımcı olması için birlikte alınması düşünülmemelidir. Bu ancak bir uzman tarafından günlük doz ayarının yapılması ile mümkün olabilir. Benzer etkilere sahip olduklarından vücutta yüksek dozlarda antidepresan ilaç alınmış gibi yan etki ve diğer risklere yol açabilecektir. Etkisini diğer sentetik antidepresan ilaçlarla olduğu gibi en az 4-6 hafta kadar bir süre kullanımdan sonra göstermeye başlıyor. Ancak yan etki sıklığına bakıldığında aradaki fark etkileyici; 5 bin hasta üzerinde yürütülen satış sonrası bir izleme çalışmasında, kantaron kullanımı ile 100 hastadan sadece 3'ünde görülen ve genel olarak hafif nitelikteki hasta şikayetleri, sentetik antidepresan ilaçlar ile %20-50 arasında bildirilmektedir. Kantaron ile en çok kaydedilen şikayet ise "mide rahatsızlığı", ancak kantaronun etkili bir ülser ilacı olduğunu hatırlatmakta yarar görüyorum. Yani ülsere neden olacağı düşünülmemeli. Bazı yayınlarda, "ışığa karşı hassasiyete yol açar" (fototoksisite) şeklinde belirtilen yan etki yanlış bir değerlendirmedir. Bu şekilde bir etki hiçbir insanda bildirilmemiştir. Sadece çok miktarda tüketen büyükbaş hayvanlar için söz konusu olabilir. Hastanın kullanabileceği diğer ilaçlar ile etkileşmesi de iyi incelenmiş. Bu bakımdan ilaç etkileşmelerinin eczacınız tarafından iyi takip edilmesi gerekiyor. Mesela, organ nakli yapılan hastalar (siklosporin) ve kalp kuvvetlendirici ilaç kullananların (digoksin) bu ilacı kendi kendine kesinlikle kullanmaması gerekir. Çünkü siklosporin ve digoksin'i vücutta metabolize eden enzimlerin miktarını artırarak vücuttan çabuk atılmasına yol açıyor. Böyle olunca da, vücutta sürekli olarak belirli bir seviyede bulunması gereken bu ilaçların etkinliği ortadan kalkıyor, nakledilen organın reddi veya kalp krizi riski söz konusu olabiliyor.
|