|
|
|
|
|
|
'Bu yaşadığıma aşk diyemem'
-Emre ile durumlar nasıl? (Susuyor. Gözyaşları yine göz kapaklarının ucunda... Böyle sessizlikler insanda konuşma ihtiyacı uyandırıyor.) Bitmedi değil mi? - (Hayır anlamında başını sallıyor. Ama konuşamıyor. Gözyaşları yanağına doğru yola çıktı bile...)
- Vayy be... Çağla ne kadar yoğun bir duygu... - Sana şu kadar söyleyeyim... İnsan hayatında böyle... Söyleyeceğim... (Yutkunuyor.) Önce bir şeyler yiyeyim... (Kısa bir sessizlik sonrası.) Bazen aşkın ne demek olduğunu düşünüyorum. Ama cevap veremiyorum. (Dayanamadım, sarıldım boynuna...) Daha önceki ilişkilerimde çok heyecanlanıyorum, ayaklarım yerden kesiliyor gibi şeyler söylüyordum. Ama aşk, benim şu anda yaşadığım şeymiş. Aşk aslında hiç de mutlulukla filan alakası olan bir şey değil. Aşk aynı zamanda acı veren, seni huzursuz eden bir şey. Benim bundan önceki yaşadıklarımın adı aşk olsun. Ama bu aşk değil. Bu çok başka bir şey. Bunu tanımlayan daha güzel bir kelime bulmam lazım. Buna aşk dersem, hissettiklerime haksızlık etmiş olurum. Şu an yaşadığım şey, şimdiye kadar yaşadıklarımın en şiddetlisi.
- Neden gözlerin doldu? Kaybetme korkusu mu? - Evet herhalde o var. İnsan kaybetmekten de korkuyor. Ama huzursuzum... Bazı şeyleri ayakta tutan ve söndürmeyen duygu da bu huzursuzluk duygusu. Mutluyum aslında. Bu huzursuzluk hep olacak. Hiçbir zaman avuçlarımın içerisinde hissetmeyeceğim.
- Peki ayrılmalar.. Taşınmalar... - Ben hiçbir zaman herhangi bir erkek arkadaşımın evinde yaşamadım. Bu tamamen yalan. Ama bunu ne olur yaz. İnsanlar 'Emre'nin evinden çıktı, başka eve yerleşti,' diyebiliyor. Yok artık. Ben arkadaşlarımda bile kalamam...
|
|
|
|
|
|
|
|
|