|
|
Yıldızların içten itirafları
Cannes Festivali'ndeki tempomuz neredeyse bir askeri disiplini andırıyor. Her sabah yaklaşık 07:15'te kalkıyor, otelde acele bir kahvaltı ediyor ve sonra 08:30'daki sabah gösterimine yetişiyoruz. Geç kalmaya gelmiyor çünkü birkaç bin kişilik o dev salon bile, o erken saatte doluveriyor. Sonra basın toplantıları, başka filmler, olabildiğince söyleşiler derken gün geçiveriyor. Akşamın ileri saatlerinde, bu yıl özellikler çok olan Türklerin de bulunduğu bir masa etrafında buluşup günün dedikodularını yapmak, bu yoğun tempo içindeki belki en büyük keyfimiz. Basın toplantıları deyip geçmeyin. Bazen öyle ilginç şeyler oluyor ki... Kimi zaman yıldızlar beklenmedik biçimde, o kalabalık önünde en içten itiraflar yapabiliyorlar. Örneğin X Men'in basın toplantısında ünlü İngiliz oyuncusu Iain MacKellen birden: "Ben eşcinselim, bu yüzden ayrımcılığın ne demek olduğunu çok iyi bilirim," derken, Halle Berry rengi nedeniyle uğradığı ayrımcılıktan söz ediyor. Filmin dazlak kafalı profesörü Patrick Stevart ise, çocukken çok yoksul olduğunu ve bu nedenle tüm ailesiyle birlikte hep ikinci sınıf insan muamelesi gördüğünü açıklıyor. Öyle bir hava doğuyor ki, neredeyse mendilinizi çıkarıp ıslanan gözlerinizi kurulayacaksınız. Bir an için o ünlü yıldızlarla aramızdaki ışık hızıyla bile ölçülemeyecek mesafe sanki kapanıyor ve onlarla en içten kimi sırlarını paylaşmanın tuhaf lezzetini duyuyorsunuz. Ertesi gün, Meksikalı yönetmen Alejandro Inarritu'nun çok beklenen Babil filminin basın toplantısında gözler Cate Blanchett ve yönetmenin yanında Brad Pitt'i ararken, basın toplantılarının gedikli sunucusu Henri Behar dostumuz "Bir dakika," diyerek, elindeki Pitt'ten gelen mesajı okuyor. Ünlü oyuncu, aileye en son katılacak ferdi beklemekte olduklarından Cannes'a gelemediğini bildiriyor ve filme başarılar diliyor. Filmde Fas denen ülkede başlarına gelmeyen şey kalmayan bir Amerikalı çifti oynayan oyuncunun, gerçek eşi Angelina Jolie ile birlikte çocuklarını doğurmak için, neden yine aynı kıtayı, yani Afrika'yı seçtikleri ise yanıtlayamadığımız bir soru olarak kalıyor. Cannes elbette öncelikle gösteriş demek: Binlerce ziyaretçi, yüzlerce yıldız, her gece bir tören gibi yapılan kırmızı halı yürüyüşleri, sayısız parti, yemek ve şölen... Ama tüm bu cilanın ötesinde, dünyamızın terör, savaş, ırkçılık, fanatizm gibi bitmeyen gerçek sorunlarını işleyen o kadar çok film var ki... Bu filmler basın toplantılarındaki 'gerçek itiraflar'la birleşerek yalnız Cannes'ı değil tüm günümüz sinemasını, cilanın ve gösterişin ardında çağımıza tutulmuş bir dev ayna haline getiriyor.
|