Aşk şiirleri ve SABAH'ta yirminci yıla girerken...
6 Mart günü, benim SABAH'ta 19. yılımı bitirip 20. yıla girdiğim gündü. Bu tür özenlerin çoktan kaybolduğunu bildiğim için, doğrusu pek de aldırmadım. Yakın tarihin çalkantılı yirmi yılının kısa bir kronolojisini ve yaşadıklarımı kuş bakışı çiziktirmek yerine, 8 Mart'taki Kadınlar Günü'nü önemsedim ve "Kadınlara Aşk Şiirleri" başlıklı yazıyı yazdım... Ne var ki, kendimi kaptırmışım.
*** Sayfa editörümüz Metin Sever yazının uzunluğunu kibarca hatırlatınca şiirlerin peşinde kaybolduğumu gördüm. Çoktandır tükenmiş olan "İkinci Cumhuriyet Tartışmaları" adlı kitabın Cem Dizdar ile birlikte ortak yazarı olan Metin Sever, hem felsefe mezunu, hem de gazetecilik yanında yazarlığa devam etmekte... Nitekim yeni çıkan son kitabı "Türban ve Kariyer"de "başarılı türbanlı kadınları" konu edinerek, türban sorununa farklı bir açıdan bakıyor... Mağdur ya da siyasal bir simge ikileminin dışına çıkıyor. Onun bu birikimli donanımına uygun bir titizlikle, hangi şiirleri "safdışı" edebileceğimize baktık. Bazı şiirler düştü.
*** Gel gör ki, kendi seçtiğim şiirlere böylesine bilinçli bir sansür uygulamak içime sinmedi. Zoraki sütun dışı bıraktığımız "kadınlara aşk şiirlerini" bugüne taşımaya karar verdim. İlk düşen şiir İlhan Berk'indi: "Siz ne güzeldiniz benimle bilemezsiniz A harfinden bir çarşı güneşi yüzünüzde Belene uyruklu bir rüzgardınız her şiirde Benimdi, Ronsard'ın bir ülkesiydi yeriniz." Şiir düşmüş ama bir sonraki paragrafta "A harfinden bir çarşı güneşi yüzünüzde" mısrasından esinlenen cümle kalmıştı. Şiir düşünce, cümledeki o mısra pek anlamlı durmuyordu. Bunu ben de, Metin de atlamıştık... "A harfinden bir çarşı güneşi..." Bunu, yüzüne sabah güneşi vurmuş bir kadını tanımlayan şairce bir anlatım olarak tekrarlamak keyfinden mahrum kalmak istemedim.
*** Tümden giden koca bir bölüm ise, Yahya Kemal'i konuk ediyordu. Aynen alarak bu yarayı onarmak isterim: "Kadınlarımızı kazandıkça şiirlerimizi kaybediyoruz dedirtecek tuhaf bir paradokstan mı geçiyoruz gerçekten? Yoksa 'kadın erkek eşitliğinin' yaratacağı volkanın ateşleri henüz çağdaş şiire etkileyici biçimde yansımadığı için mi endişemiz? 'İstanbul'un öyledir baharı; Bir aşk oluverdi aşinalık... Aylarca hayal içinde kaldık; Zannımca Erenköy'ünde artık Görmez felek öyle bir baharı.' Görmez mi gerçekten? O baharlar kayıp mı oldu?"
*** Finale de, şimdilerde dilime takılan Edip Cansever'in iki mısrasını eklemiştim: "Aşk iyidir bak Duyumunu artırır insanın."
*** Bugün pazar... Kadınlar Günü geçti... SABAH Gazetesi'ndeki en eski köşe yazarı, hatta en eski çalışan olma unvanıma bir hafta daha ekledim... Ama aklım, Edip Cansever'in "Buz gibi" adlı şiirindeki girişi sansürlememde kaldı. Bu hafta o şiirin daha büyükçe bir bölümünü tekrarlayarak, rövanşı alıyorum: "Aşk iyidir bak Duyumunu artırır insanın Hele don gömlek sabahları Tıraş olacağını duyarsın Yeni gömleğini giyeceğin gelir Bir yeni biçim eklersin insan olacağa Masaya, merdivene, aynalı dolaba Derken ardından şıpın işi bir kahvaltı Amanın dersin bu ne delice gidiş Paldır küldür açar mıydı fıstık ağacı İspinoz düşünür müydü? Deli olan kaşınır mıydı?"
|