| |
Artık Aczimendileri bekliyorum...
Erzincan'ın Ulalar Beldesi'nde dört minik çocuğu öldüren bomba haberini duyunca hissettiğim üzüntüyü ve öfkeyi anlatabilecek bir kelime bulmakta zorlandım. Bu, öylesine insanlık dışı bir saldırıydı ki insanlara ait en korkunç kelimeler bile buradaki vahşeti ve ona duyduğum öfkeyi anlatmaya yetmiyordu. Boğazım düğümlendi.
Çocukları Erzincan'da yitirirken, Şırnak'ta Cudi Dağı'nda da dört gencecik asker yitip gitti. Ölümlerle Türkiye'yi Kürt-Türk diye germek şahinleri kesmemiş olmalı ki Cumhuriyet gazetesine de yeni bir bombalı saldırı daha yapıldı. Demek ki, bir yandan da laikşeriatçı ayrımına dayalı ikinci bir toplumsal kriz de devreye sokulmak isteniyor. Doğrusu, 28 Şubat'ın önemli dönemeçlerinde otobüslere binip binip Ankara'ya giden, 28 Şubat sonrasında da tamamıyla ortadan kaybolan Aczimendileri de bir zaman içinde yeniden sahnede görebileceğimizi düşünüyorum.
Meclis'te anti-terör yasası çıkarsa, bu terör dalgası durur mu? Sanmıyorum. Aksine, iktidarını yitirmiş, AB sürecini savsaklamış, kendi içinde para pul savaşına girişmiş AK Parti'nin bu inisiyatifsizliği ve otistik hali, diğer iktidar odaklarının iştahını daha da artırır.
Halbuki, bu süreci tersine çevirmek, rejimi demokratikleştirmek ve ortamı rahatlatmak olanağı var. Örneğin, şahinlerin çoluk çocuk demeden giriştikleri vahşetle tırmandırmaya çalıştıkları Kürt Sorunu'nu alın. Yapılacak iş ne? Mağdur halkın acısını dindirmek, onun haklarına saygı göstermek.
Sabah gazetesinin Pazar ekinde, dün Kanatlı Karınca sütununda "Ceviz Ağaçları" başlıklı yazıda, Güneydoğu'daki terör nedeniyle zarara uğramış milyonlarca insanın kayıplarını gidermeye çalışan yasanın uygulanmasındaki yetersizliği "insan odağından" anlatmaya çalıştım. Sersefil, perperişan insanların kayıplarını karşılamak konusunda bürokratların nasıl hasis davrandığının iç acıtan bir örneğini dile getirdim. Çatışmalar sırasında "ceviz ağaçları" yanan köylülere yasa gereği tazminat ödeniyordu. Diyarbakır Tarım İl Müdürlüğü'nün resmi belgelerine göre bir ceviz ağacının bedeli 2 milyar liraydı. Köylülere kaç para veriliyordu peki? Ağaç başına 20 milyon lira. Siz, o köylülerin yerinde olsanız ne hissederdiniz?
Her iki yandaki Şahinler neye güveniyor? Devletin hiçbir zaman hukukun gereğini yapmayacağına olan inancın geniş kitlelerde kökleşmesine. Şemdinli'ye göz göre göre güpegündüz bomba mı atıldı, bölgenin insanı bunun "gerçek planlayıcılarının" yakalanmayacağına inanıyor. Yakalananın da cezalandırılmayacağına, bir iki kişi cezalansa da ardındakinin bulunamayacağına... Terörden ve terörle mücadeleden doğan zararın giderilmesi için kanun mu çıktı? Genel kanı bunun hakkaniyete uygun bir anlayışın aracı olmayacağı... Örneğin, bizzat devletin iki milyar değer biçtiği ceviz ağacına ancak yirmi milyon verileceği... Bu, çözüm yolunu gösteren, şahinlere yer bırakmayan AB sürecinin de etkisiz olduğu inancını yaygınlaştırıyor...
Kürt Sorunu'nu da, diğer sorunlar gibi, hukukun gereğini yerine getirerek çözmek mümkün. Hukuk vicdan da içerir çünkü. Hızlandırılmış ölüm makinelerini yalnızlaştıracaksak, Güneydoğu insanını hasım olarak değil yurttaş olarak görmek gerekiyor. Oradaki ceviz ağaçlarına bakın. Dramın özünü de göreceksiniz.
|