|
|
|
|
|
|
'Onları deli danadan korumaya çalışıyoruz'
Talasemi hastaları sürekli kan almak zorunda. Kan nakli sırasında hastalara Hepatit B, AIDS deli dana gibi hastalıkların bulaşması da mümkün. Bu nedenle donörler, bağış öncesi kendilerine verilen forma doğru ve dürüst yanıtlar vermeli
Türkiye Kan Merkezleri ve Transfüzyon Derneği Başkanı Uzm. Dr. Ramazan Uluhan ile ikinci başkanı Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mahmut Bayık, talasemi hastalarının kan almalarıyla ilgili merak edilen soruları yanıtladı:
* Bir talasemi hastası, ne kadar süreyle kan almak zorundadır? Genellikle 3 ile 6 hafta arasında değişebilir. Boyu ve kilosu arttıkça ayrıca talesemi hastalığının ağırlığına göre alınacak kan artar. Bazı talasemi hastaları, senede bir-iki kere kan almakla bile yetinebilir.
* Hasta kan bulmakta zorluk çekerse ne yapar? Kan bulmakta bugüne kadar çok zorluk çektiler. Ancak şu anda Türkiye'de yeni bir kanun çıkartılmak üzere. Bu kanuna göre; bölgesel kan merkezleri kurulacak ve artık yalnızca talasemi hastaları değil, diğer kana ihtiyacı olan hastalar da kan aramayacaklar. Kanın teminini bölgesel kan merkezleri bizzat yapıp hastanelere teslim edecek. Ama bugüne kadar olan talasemi hastalarının zorluk çekmesini engellemek için de bazı projeler uygulandı. Kızılay ile Talesemi Federasyonu'nun ortaklaşa düzenlediği 'Talasemi Çiçekleri Solmasın' adı altında bir kampanya var. Ayrıca pek çok talasemi merkezi, 'donör anneler' ya da 'donör babalar' adı altında akraba olmayan kişilerden kan temini yoluna da gidiyor. Bunun dışında üniversite hastaneleri ve devlet hastanelerindeki kan merkezlerinden kan gerektiği zaman hastalara kan veriliyor. Talasemi hastalarının ihtiyacı olan kan; aslında tam da kan değil. Talasemi hastalarının kullanması gereken; kandan elde edilen ve kana rengini veren kırmızı hücrelerdir. Ülkemizde 2000'li yılların başına kadar tam kan kullanımı yüzde 95 dolaylarındaydı. Ancak Türkiye Kan Merkezleri ve Transfüzyon Derneği, Türk Kan Vakfı ve Sağlık Bakanlığı gibi kurum ve kuruluşlar, tüm Türkiye genelinde kanın kullanımıyla ilgili sempozyumlar yapmaya başladıktan sonra, bugün tam kan kullanımı yüzde 20'lere kadar düştü. Şimdi kanın geri kalan yüzde 80'lik bölümü başka hastalar için de kullanılabiliniyor. Türkiye Kızılay Derneği de geçen yıldan itibaren tam kan üretiminden vazgeçip, bugün yüzde 100 kırmızı hücre üretimine geçti. Böylece talasemi hastaları geçmişte istese de bulamadığı bu süspansyonu artık Kızılay da dahil olmak üzere tüm devlet hastaneleri ve üniversitelerden rahatlıkla bulup kullanabiliyor.
* Daha mı ucuz? Benzer fiyatta.
* Talasemililer için kan bulmayı kolaylaştırıcı yöntemler var mı? Kızılay ile yaptıkları anlaşma, 'kan annesi' ve 'kan babası' gibi aileden olmayan kişilerden talasemik hastalar için gönüllü bağışçılar bulunuyor.
* Talasemi taşıyıcısı biri de kan bağışında bulunabilir mi? Buna kesinlikle 'hayır' diyebiliriz. Zaten kişi hastalık düzeyinde olmasa bile, kan oranı genellikle düşüktür ve kan veremez.
* Kan veren insanlara yapılan testlerden, onların talasemi taşıyıcısı olup olmadığı da anlaşılabiliyor mu? Aslında kan bağışlayıcısının kanı bağışlayıp bağışlayamayacağını anlamak için, halk dilinde 'kan sayımı' denen 'hemoglobin ölçümü' yapılır. Ancak aslında gelişmiş makinelerle yapılan sayımlarda sadece bu parametre değil, kırmızı kan hücreleri de otomatik olarak ölçülür. Bu parametrelere bakıldığı zaman talasemi taşıyıcılığından rahatlıkla şüphelenilebilir. Bu ölçümler yeni evlenecek çiftlere yapıldığında, onlar da talasemi taşıyıcısı olup olmadıkları konusunda bilgi edinebiliyorlar.
* Talasemi hastaları, sürekli kan aldıkları için Hepatit B hatta AIDS gibi hastalıklara yakalanma riskleri de artıyor mu? Mutlaka artıyor. Kanın talasemi hastasına nakliyle birlikte sadece Hepatit B ve HIV değil pek çok sayıda bakteri, virüs, mantar, parazit ve deli dana hastalığının bulaşması söz konusu olabilir. Aslında bu tür virütik hastalıklarda 'pencere dönemi' denilen bir dönem vardır ki; bu dönemde hastalık dünyadaki hiçbir testle belirlenemez. Bu nedenle düzenli, güvenilir ve karşılıksız gönüllü kan bağışçılarından kan alınması gerekir. Ayrıca kan almadan önce 'donör sorgulama formu' dediğimiz bir form vardır. Buradaki sorulara donör doğru yanıt verirse, pencere dönemini yakalayabiliyoruz.
* Donör nasıl sorgulanır, her isteyen kan bağışçısı olamaz mı? Kan bağışcısı üç tiptir. Bir tanesi en tehlikeli, en istenmeyen kan bağışçısı olan para karşılığında kanını satan kişidir. İkinci tür kan bağışcısı, 'takas kan bağışçısı' denilen ve hasta yakınları tarafından yakın çevrelerinden bulunan kan bağışçısıdır. Bu bağışçıların kan bağışlamasından sonra kendilerine istedikleri gruptaki kan verilir. Kana kan uygulaması yapılır. Aslında en iyi kan bağışçısı gönüllü, karşılıksız ve düzenli kan bağışlayan kişidir. Çünkü bu kan bağışçıları bağışlarını herhangi bir karşılık beklemeden yaptıkları için donör sorgulama formundaki bütün sorulara da doğru ve dürüst cevaplar verirler. Donör sorgulama formundaki sorular, hastalık bulaştırma konusunda risk taşımayan ve riskli davranışlar göstermeyen insan grubunu seçmek için sorulmuştur. Bu sorulara doğru cevaplar verilmesi ile kanı alacak kişinin testlerde bile yakalanması zor olan hastalıklardan korunması mümkün olur.
* Sosyal güvencesi olmayanlar kanı nereden alıyorlar? Bu durumdaki hastalar için ücretsiz kan bulmak mümkün mü? Hiçbir sosyal güvencesi olmayan hastalar, Yeşilkart alarak kan temini yapabiliyorlar. Bir ünite kan yaklaşık 90 YTL. Bir talasemi hastasının yıllık kan maliyeti ise 1500 ile 2 bin 500 YTL arasında. Ancak Türkiye'deki tüm talasemi hastaları, sosyal güvenceye sahiptir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|