|
|
|
|
|
Geleceğin şarap merkezi
|
|
Şarap Mendoza'da halkın vazgeçilmez bir parçası olmuş. Ülkemizdeki üreticilerin bu ürüne olan soğuk tutumlarını hatırlayıp hüzünlendim.
Sayısız kereler uçağa bindim. Kimbilir kaç kez o koca uçakların havada zangır zangır titrediğine, güvdelerinin çatırdadığına tanık oldum. Ama havalandıktan hemen sonra uçağın fırtına içine dalıp, ininceye kadar yaklaşık bir saat boyunca sürekli yukarı aşağı, sağa sola savrulduğu bir yolculuğu ilk kez yapıyordum. Şili'nin başkenti Santiago ile Arjantin'in şarap başkenti Mendoza kuş uçuşu birkaç yüz kilometre. Ama arada 4 - 5 bin metre yüksekliğindeki tepelerin birbiri ardına dizildiği And sıradağları var. Bu dev doğal duvar Şili'nin bulunduğu soğuk Pasifik Okyanusu'nun yarattığı hava koşullarını, Arjantin tarafında Atlantik Okyanusu'nun daha ılıman iklim koşullarından ayırıyor. Zirvelerde ise her zaman bu iki hava cephesi birbiriyle çatışıyor, uçakları fındık kabuğu gibi savurup duruyor. Kısa bir mesafede yolculuğun böylesine uzun sürmesi ise uçağın önce dağları aşacak yüksekliğe çıkıp, öteki tarafta alçalmaya başlamasından, yolu uzatmasıdan kaynaklanıyor. Mendoza, başkent Buenos Aires'e otobüsle 18 saatlik bir yolculukla ulaşılabilen sırtını And Dağları'na dayamış küçük bir taşra şehri. Bölge depremlerle sürekli sarsıldığı için, binalar alçak, evler özellikle kent merkezi dışına çıktıkça bahçeli. Et tutkunu Arjantinliler apartman balkonunda mangal yapamadıkları için, herkesin ideali And Dağları'na bakan, bahçeli küçük bir eve sahip olabilmek. Mendoza'da kaldığımız sürece gerek yediğimiz yemekler, gerekse çarşı pazarda gördüğümüz ürünler, bu ülkede etin temel gıda maddesi olduğunu gösteriyor. Mendoza civarına yılda sadece 200 mililitre yağmur düşüyor. Biz gittiğimiz gün bölge bir yıllık kontenjanını doldurmuş olmalı. Şiddetli bir yağmurla karşılaştık. Ancak kısa sürede yağmur dindi. Uzun yaz süresince susamış toprak suyu emdi ve kavurucu bir güneş kuzey yarıküreli bizlere yazın en güzel günlerini yaşatmaya devam etti.
KRİZİN İZLERİ Arjantin'deki evsahiplerimiz, ülkemizde de bazı ürünlerini bulabildiğimiz Trapiche şarap firmasıydı. Gerek Trapiche, gerekse yine ülkemizde bazı ürünlerini bulabildiğimiz Trivento şaraplarının bağlarını, tesislerini gezdik. Hemen tüm ürünlerini tattık. Aslında davet edilme nedenimiz, bize şarapları tattırmanın yanı sıra bu kentte tam 70 yıldan beri yapılan bağbozumu şenliklerini yaşatmaktı. Arjantin'in bu bölgesinde 70 yıldır bağbozumu şölenlerle kutlansa da, şarapçılık son yıllarda büyük bir atak içine girmiş. Başta bu ülkeye özgü Malbec üzümünden yapılanlar olmak üzere her kategoriden şarapların ihracat rakamlarının yılda yüzde 40 oranında arttığını gözlemledik. Arjantin'de yaşanan büyük ekonomik krizin izleri hala hissediliyor. Gelirler düşük. Yabancı sermaye işe yarar bulduğu hemen her tesisi haraç mezat satın almış. Bunun olumsuz yanı ortada; para yurtdışına gidiyor. Ama olumlu yanı, yeni sermaye akımı ile tesisler modernleşmiş. Bugün Arjantin gerek bağlarda gerekse şarap yapım tesislerinde en son teknolojileri uyguluyor, şarap kalitesi çok yükselmiş. Dünyanın öbür ucuna yaptığım bağbozumu gezisinden edindiğim izlenim, Şili ve Arjantin'in gelecekte dünyanın şarap merkezi olacakları. Bugün Türkiye'ye sadece en ucuz, en düşük kalite örnekleri ithal ediliyor. Ancak bu ülkelerin kalitesine göre yine fiyatları son derece makul, mükemmel şarapları var. Ben on günlük bir süre içinde tattığım yüzlerce şaraptan çok etkilendim. Umarım zaman içinde Türk şarapseverler de onları tatma olanağına kavuşur. Benim gibi onların da bu şarapları beğeneceğine inanıyorum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|