|
|
|
|
|
|
Türkiye ISAF'a aktif katkıda bulunmaya devam edecek
Genelkurmay Başkanlığı, Türkiye'nin, BM ve NATO kapsamındaki uluslararası yükümlülükleri, bölgedeki milli menfaatleri, dost ve kardeş ülke Afganistan ile tarihi ilişkileri kapsamında, Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti'ne (ISAF) aktif katkıda bulunmaya devam edeceğini belirterek, Türkiye'nin Kabil Bölge Komutanlığı'nı Nisan-Aralık 2007 döneminde üsleneceğini bildirdi.
Genelkurmay Başkanlığı'ndaki basın bilgilendirme toplantısının ''Afganistan'da İcra Edilen Hareket ve Türkiye'nin Katkıları'' konulu bölümünde, NATO'nun Afganistan'a
yönelik yeni harekat planına göre, Türkiye'nin gelecek dönemde üç önemli faaliyette bulunacağı, bunların Kabil Bölge Komutanlığı, Vardak Bölgesel İmar Ekibi ile Harekat Yönlendirme ve İrtibat Timleri olduğu belirtildi.
Kabil Bölge Komutanlığı'nın, Türkiye, Fransa ve İtalya'nın müşterek liderliğinde Ağustos 2006'da oluşturulacağı ifade edilen açıklamada, komutanlığın ISAF görevinin yanı sıra Kabil'de Afgan hükümetine güvenlik ve yeniden yapılanma konularında yardımcı olacağı kaydedildi. Açıklamada, tugay seviyesindeki birliğe her üç ülkenin de birer tabur tahsis edeceği ve yeterince muhabere ve lojistik destek birliği bulunduracağı belirtildi.
Açıklamada, şöyle denildi:''Kabil Bölge Komutanlığı'na 8'er aylık dönemler halinde sırasıyla Fransa (Ağustos 2006-Nisan 2007), Türkiye ve İtalya'nın (Aralık 2007-Ağustos 2008) tuğgeneral rütbesinde komutan görevlendirmesi, bu kapsamda Nisan-Aralık 2007 döneminde Kabil Bölge Komutanlığı'na Türkiye'nin bir tuğgeneral görevlendirmesi planlanmaktadır. Vardak Bölgesel İmar Ekibine ilişkin çalışmalar, Dışişleri Bakanlığı'nın koordinatörlüğünde yürütülmektedir. Vardak, Kabil Vilayeti'nin 30 kilometre batısında bir ildir. İmar ekibinde sivil ve askeri personel birlikte görev yapacaktır. Görevleri, idari ve yargı sisteminin değiştirilmesi, Afgan polisinin eğitimi, imkan ve kabiliyetlerinin artırılması, altyapı, bayındırlık ve sosyal alanlarda halkın yaşam koşullarını artırıcı faaliyetler icra etmektir. Türkiye'nin 3. önemli faaliyeti, bir Afgan piyade taburuna milli olarak, bir Afgan kolordu ve tugay karargahlarına ise Fransa ve İtalya ile 3'er kişilik birer tim görevlendirmek olacaktır. Harekat yönlendirme ve irtibatlandırma timleri, Kabil'de Afgan güvenlik güçlerinin ISAF kapsamındaki faaliyetlere yönelik eğitimlerine katkı sağlayacak.''
900 PERSONEL GÖREV ALACAK
Açıklamada, şu anda Türkiye'nin öncülüğünde kurulan ve merkezi Romanya'da bulunan Güneydoğu Avrupa Tugayı'nın (SEEBRIG) Kabil'de Ağustos ayına kadar görev aldığı, TSK'nın bu tugaya 19 karargah personeli ve 27 kişilik muhabere takımı ile destek verdiği, bir piyade bölüğünün de halen bölgede görev yaptığı kaydedildi.
Açıklamada, bu gelişmeler paralelinde Türkiye'nin Afganistan'a daha 640 personel görevlendirerek personel sayısını 900'e yükselteceği, ISAF genelinde ise gönderilecek 6 bin personelle sayının 15 bine çıkacağı bildirildi. Açıklamada, ''Türkiye, BM ve NATO kapsamındaki uluslararası yükümlülükleri, bölgedeki milli menfaatleri,dost ve kardeş ülke Afganistan ile tarihi ilişkileri kapsamında ISAF'a aktif katkıda bulunmaya devam edecektir'' denildi.
''KABİL'E YOĞUNLAŞTIK''
Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Genelkurmay Harekat Başkanı Korgeneral Bekir Kalyoncu, Türkiye'nin ISAF'ın komutasını tekrar alıp almayacağı sorusu üzerine, NATO'nun yüksek hazırlıklı 6 kolordusunun bir rotasyon çerçevesinde bu görevi yürüttüklerini söyledi. Korgeneral Kalyoncu, ''Sıra gelirse almamız söz konusu olabilecek. Ancak, biz faaliyetlerimizi şu anda Kabil'e yoğunlaştırmış durumdayız'' dedi.
Korgeneral Kalyoncu, Vardak İmar Ekibi ile ilgili soruyu yanıtlarken de bu ekibin asker olmayan yaklaşık 60-70 personelden oluşacağını, ekibin sonbahara kadar Vardak'ta konuşlandırılmasının planlandığını bildirdi.
Afganistan'da terörle mücadelede ne kadar başarılı olunduğu sorusu üzerine ise Korgeneral Kalyoncu, ''Terörle mücadele, sabır gerektiren bir konu. Taliban ve El Kaide'de ne kadar başarılı olunduğunu izliyoruz. Bu birden bitecek bir harekat değil. Ancak, Kabil ve çevresinde halkın yaşam seviyesinin yükseldiğini görüyoruz'' diye konuştu.
ENTEGRE SINIR YÖNETİMİ PROJESİ
Toplantının, ''Entegre Sınır Yönetimi Projesi'' konulu bölümünde ise AB müktesebatında, ''sınırların kontrolü ve güvenliğinin sağlanması görevinin, Adalet ve İçişleri alanında yer aldığı ve tek çatı altında toplanmış, bu konuda uzmanlaşmış profesyonellerden oluşan ve askeri olmayan bir teşkilat tarafından yerine getirilmesinin öngörüldüğü'' belirtildi.
Türkiye'nin gelecekteki sınır yönetimine ilişkin İçişleri Bakanlığı'nın koordinatörlüğünde çalışmaların, 2002 yılında başlatıldığı anımsatılan açıklamada, ''Türkiye açısından göz önünde tutulması gereken önemli bir husus var. Türkiye'nin sınır özelliklerinin herhangi bir AB üyesinden oldukça farklı oluşu'' denildi.
Ulusal Eylem Planı hazırlık çalışmaları esnasında ülke hudutlarında AB uzmanlarının incelemelerde bulunduğu belirtilen açıklamada, incelemeler öncesinde AB uzmanlarınca sınır yönetiminin tek bir sivil teşkilat tarafından yapılmasının tavsiye edildiği, ancak incelemeler sonrasında AB makamlarının da sınırların kontrolünün güçlüğü konusunda ikna oldukları kaydedildi.
Genelkurmay Başkanlığı tarafından ''olumlu'' görüş verilen Ulusal Eylem Planı'nın 27 Mart 2006'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylandığı kaydedilen açıklamada, plana göre Türkiye'nin tüm sınırlarının güvenliğini, İçişleri Bakanlığı'nın yerine getireceği, İçişleri Bakanlığı bünyesindeki sistemin nasıl kurulacağına da siyasi otoritenin karar vereceği anlatıldı.
Yeni teşkilatın görevlerinin de ''kaçakçılık ve yasadışı geçişlerle mücadele, hudut kapılarının güvenliği ile yolcu ve pasaport kontrolü, sınır dışı işlemlerini yürütmek, sınırların güvenliğiyle ilgili tedbirlerin alınmasına ilişkin görevleri yapmak, Türkiye hükümetinin göç ve vatandaşlık politikasını uygulamak ve yönetmek, yasadışı göç ve insan kaçakçılığıyla mücadele etmek, sınır güvenliğinde uluslararası işbirliğini geliştirmek, genel suçlularla mücadelede kolluk birimlerine yardımcı olmak'' şeklinde belirlendiği kaydedildi.
SINIR POLİSİ
Açıklamada, şöyle denildi:''Sınır yönetiminde görev ve yetki devrinin, AB'ye tam üyelik müzakereleri gelişmelerine paralel olarak yapılması gerekmektedir. Görev ve yetki devrinden sonra ülke güvenliği bakımından uygun görülmesi halinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı birlikleri de sınır güvenliğini takviye amaçlı görevlendirilebilecek, yapılacak protokoller çerçevesinde sınır güvenliği bakımından TSK, İçişleri Bakanlığı'na yardımcı olacaktır.
TSK, görev yetki devrinden sonra da savunma ihtiyaçları bakımından lüzum görülen sınır bölgelerinde tertiplenebilecektir.Bu bağlamda kurulması öngörülen birim, 'sınır polisi' niteliğinde görevin gerektirdiği hafif silahlarla donatılmış, sınır gözetim ve kontrolüne ilişkin görev ve sorumlulukları üstlenen bir yapıda olacaktır. Bu birimin teşkili, yeni bir 'ordu benzeri güç' kuruluyor anlamına gelmemektedir. Sınırlarımızın tümünde görev ve yetkilerin tamamlanması, kolay olmayan ve uzun zaman gerektiren bir süreçtir. AB müzakerelerindeki gelişmelere bağlı olarak şu aşamada en erken 2014'ten sonra başlanması öngörülen görev yetki devri, kademeli olarak gerçekleştirilecektir.''
''TSK'NIN SINIRLARDAN ARINMASI SÖZ KONUSU DEĞİL''
Gazetecilerin, ''Görev devri, TSK'da personel tasarrufu sağlayacak mı?'' sorusu üzerine, Korgeneral Kalyoncu, sürecin uzun olduğunu belirterek, ''TSK, dinamik bir yapı içinde. Kendi teşkilatımızı ve personel mevcutlarımızı sürekli sorgulayan, uzun vadeli insan yetiştirme planları olan bir kurumuz. Bunlar gündeme gelmeden özellikle Batı sınırlarımızda birliklerimizi azaltmıştık. Bu yeni süreç de sadece sınır birlikleri açısından değil, TSK'nın insan gücü yetiştirme planlarında mutlaka dikkate alınacaktır'' diye konuştu.
Korgeneral Kalyoncu, bu yapının etkin bir sınır güvenliği sağlayıp sağlamayacağı sorusunu yanıtlarken de, AB'nin kendine göre kuralları olduğunu, bu müktesebat kapsamında çalışmalar yapıldığını ifade etti.
Kalyoncu, ''Bu yapının kurulması demek, TSK ve diğer emniyet güçlerinin tamamen bu işten ayrıldığı anlamında değil. Devletin bütün kurumları birbiriyle işbirliği içinde faaliyetlerini sürdürecek. TSK'nın tamamen arınması söz konusu değil, gerektiği zaman sınır birliklerine yardım edeceğiz. Çünkü konu, doğrudan güvenlikle ilgili bir konu. AB müktesebatında da bu tür faaliyetlerden bizi alıkoyan herhangi bir madde veya anlayış yok'' dedi.
''IRAK'A SAĞLANAN EĞİTİM DESTEĞİ''
Toplantıda, ''Türkiye Tarafından Irak'a Sağlanan Eğitim Desteği'' başlıklı sunumda ise Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'nin 8 Haziran 2004 tarihli kararı ve NATO'nun İstanbul Zirvesi'nin 28 Haziran 2004 tarihli Irak bildirisi gereği, Irak güvenlik kuvvetlerine eğitim desteği sağladığı kaydedildi.
NATO'nun katkıları kapsamında Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Eğitim Merkezi Komutanlığı'nın 10-14 Ekim 2005'teki toplumsal olaylara müdahale kursuna 24 Iraklı sivil ve askeri personelin, 21-26 Ekim 2005'teki iç güvenlik harekatı kursuna da 22 personelin iştirak ettiği belirtildi. Açıklamada, 5-9 Haziran 2006 tarihleri arasında icra edilecek iç güvenlik kursuna da 45 Iraklı personelin davet edildiği bildirildi.
TSK Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkez Komutanlığı'ndaki 4 kursa toplam 9 Iraklı personelin katıldığı, 2006 yılında planlanan 3 kursa ise Iraklı personelin katılımının beklendiği, buna ek olarak 4 Türk subayının NATO Irak Eğitim Timi karargahında görev yaptığı kaydedildi.
Korgeneral Kalyoncu, sorular üzerine, Iraklı subayların TSK'ya ait eğitim kurumları ve birliklerde eğitim görmediğini, bu faaliyetlerin sadece NATO kapsamında yürütüldüğünü söyledi. Korgeneral Kalyoncu, ''Böyle bir talep de bu safhada yok'' dedi.
Toplantı öncesinde, savunma muhabirleri, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Korgeneral Kalyoncu, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Aslan Güner ve ilgili komutanlarla bir süre sohbet etti.
(AA)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|