Sazı elinden hiç bırakmadı iş dünyasında fark yarattı!
Okul masraflarını dahi saz çalarak çıkaran, albümler yapıp, Uzakdoğu'da Türk kültürünü anlatan Ener Holding'in kurucu ortağı İsmail Işık, "Halk bilimiyle uğraştım, iş hayatında başarılıysam bunu da saza borçluyum" diyor.
'Sizinle turizmi konuşmak istiyorum' diyerek telefon açtığım Ener Holding'in kurucularından İsmail Işık'a, "Ama sazı, Türk Halk Müziği'ni de konuşmalıyız' demeseydim, belki de bu söyleşi gerçekleşmezdi. 6 yaşında eline aldığı sazı bir daha hiç bırakmayan, daha orta okul sıralarındayken özel konserlere çıkan, üstelik çaldığı bağlamadan ve sazdan bir de aile bütçesine katkıda bulunan, ilginç bir hayat hikayesinin sahibi İsmail Işık. Geçmişte İzzet Altınmeşe, Hüsamettin Subaşı ve Huri Sapan gibi döneminin önde gelen halk sanatçılarının plakları
için bağlama çalmış. Sohbete başlarken, "Müzikle uğraşmak, insanın iş hayatına son derece olumlu bir etki yaratıyor. Bazen saz çalarken ya da caz dinlerken hani gözleriniz dolar ya. Ben bununla büyüdüm. Halk bilimiyle uğraştım hep" diyor. Sonra biraz sitem ediyor. "Yeter ki yaptığınız şeyden utanmayın. Biliyorum ki bazı işadamları var. Türk Halk Müziği ile uğraşıyor, seviyor, destekliyor ama bunu saklıyor. Sanki utanılacak bir şeymiş gibi. Üstelik aralarında yetenekli olanları da var. Hobiyi aşan bir düzeye geldiğimizde bunu başkalarıyla paylaşmalıyız" diyor. Çünkü Işık tam da bunu yapmış. Saz aşkıyla yanıp tutuşsa da inşaat mühendisi olmak istemiş. Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde burslu okumuş. Ama okurken, ODTÜ'nün en büyük sosyal kulübünün yani Türk Halk Bilimi Topluluğu'nun da en aktif üyesi olmuş. Öğrencilere bu kulüpte saz çalmayı öğretmiş. O günleri anarken, "İdeolojik çatışmaların çok keskin olduğu yıllardı ama belki de bizim yaptığımız müzik insanları yumuşatmıştı biraz" diyor. Türk Halk Müziği'nin hocalarından Nida Tüfekçi'nin manevi oğlu olan İsmail Işık, bir dönem Uzak Doğu'ya Türk kültürünü tanıtmak amacıyla da gitmiş, yaptığı albümler, devlet tarafından yurtdışındaki kültür ateşeliklerine tanıtım amacıyla gönderilmiş. Şimdi böyle bir giriş yapınca bir sanatçıdan söz ettiğimi düşündünüz değil mi? Sarı Durnam, Anadolu Döktürmeleri ve Altın Hızma abümleri ve elinden düşürmediği sazıyla evet öyle ama aslında İsmail Işık, Misafir Odası'na işadamı kimliğiyle konuk oldu. Çünkü o, müteahhitlik sektörünün ve Turizm Yatırımcıları Derneği'nin önemli isimlerinden biri. Işık, "Binlerce bina yaptım. İş hayatında istediğim herşeyi yaptım diyebilirim ama sazım olmasa onların hiç bir önemi yok" diyor.
* Müzikle olan profesyonel ilişkinizin etkisiyle mi, ODTÜ'den mezun olur olmaz kendi işinizi kurdunuz? Sanırım sazla, Türk halk bilimiyle, o 550 kişilik çatı altında yönetici pozisyonunda uğraşırken öğrendiklerimiz bir işletme masterıydı aslında. 5 yıl boyunca ODTÜ'nün sosyal kulübünde biz para kullanmasını, yönetimlerde çekişmesini, yönetimi kurmasını öğrendik. Sanatın iş dünyasına yansımasını gördük ve kendi işimin sahibi olmam gerektiğini anladım. O özgüvenle, 1976'da kendi işimi kurdum.
* Yine de zor olmadı mı? Ne de olsa hiç paranız yokmuş... Ailemin bir tane evi vardı. Gecekondu bölgesindeki evimizin yerine bir daire vermişlerdi. Babam onu sattı ve bana sermaye yaptı. Mühendislik bürosu açtım. Bir yıl sonra proje almaya başlamıştım. 1979'a kadar dört yıl ben kendi başıma çalıştım, bir sürü binalar yaptım. Ama 1978'den itibaren ilk enflasyonla tanıştığımız dönemdi o dönem ve biz hesabımızı bilemez olduk. Bütün kazanımlarım gitmeye başladı. Çünkü taahhütlerimiz var, bitiriyoruz ama hiçbir şey kazanamıyoruz. Ben de kendimi yurtdışına attım. Libya'ya gittim.
LİBYA'DA ÇALIŞTIM
* Niye Libya'yı seçtiniz? O dönemde Türk müteahhitlerinin açıldığı pazarlar Irak ve Libya idi. Ben bir Türk müteahhitinin Libya'daki projesinin başına geçtim. Yüzlerce, binlerce bina, konut yaptık. Tecrübemi orada verdim açıkçası ama tabii o güzel dört yılımı da oralarda geçirdim. Eşim İstanbul'da kalmıştı çünkü. Sonra döndüm, eşimle yine bulaşamadık. Çünkü eşim doktordu ve zorunlu hizmet kurası Hatay'a çıktı. İki yılda öyle görüşemedik.
* Bayındır Holding'i ne zaman kurdunuz? Türkiye'ye dönünce, Bayındır Holding'i kurduk. Ama ben burada Bayındır'dan söz etmek istemiyorum. 1984 ile 1996 dönemiydi bu ve çok güzel işler de yaptık. Sonra ben ve Suat Orsan, Yavuz Batum, Atıl Ekemen Ener Holding'i kurduk ve yolumuza inşaat, enerji ve turizmde devam ettik.
ROMANYA'DA OTEL
* Romanya'da nasıl güçlenen şirketlerden biri oldunuz? Yüksel İnşaat'la birlikte Ener olarak oradaki ilk Türk müteahhidi olduk. Bükreş-Köstence otoyolunu yapıp, süresi içerisinde bitirdik. Romanya'da bir otelimiz var ayrıca. Bu arada Van'da enerji üretiyoruz. Taahhüt işlerimiz de vardı. Enka'nın yaptığı Afşin Elbistan Termik Santrali'nde bazı inşa faaliyetlerimiz oldu. Adana'nın bütün arıtma tesislerini Yüksel İnşaat'la birlikte biz yapıyoruz. Bandırma İçme Suyu ve Arıtma Tesisleri'ni yapıp bitirdik. İstanbul'un batı yakasında konut işleri yapıyoruz.
* Turizm sektöründeki varlığınızdan söz eder misiniz? Romanya'daki Ramada Majestik otelimizin yanı sıra, Türkiye'de iki otelimiz daha var. Club Med işletiyor şu anda Beldibi'nde. Antalya'nın içinde Aspen otelimiz var.