|
|
|
|
Selim İleri'nin tarih kokan evi
Türk edebiyatına pek çok eser kazandıran ünlü yazar Selim İleri'nin yaşamı evindeki yazı masasının başında geçiyor. Geçmişe büyük bir özlem duyan İleri'nin en değerli eşyası babasının seneler önce Zürih'ten aldığı daktilo.
Roman, öykü, şiir, deneme, derleme, senaryo, oyun, inceleme ve anı türlerinde Türk edebiyatına birçok eser kazandıran Selim İleri, 10 yıldır Şişli'deki evinde oturuyor. "Bu evdeki hemen her şey eski, çoğu neredeyse doğduğumdan beri olan mobilyalar" diyen İleri, evini tekrar düzenlemesi gerekirse çok daha boş bir ev döşeyeceğini söylüyor. Zamanının büyük bir kısmını yazı masasında geçiren İleri, ev yerine otelde yaşamayı tercih ettiğini belirtti.
* Çocukluğum Kadıköy, Cihangir ve kısa bir süreliğine de Almanya'da geçti. Cihangir Kumrulu Yokuşu'ndaki apartmanın giriş katındaki anılarım hâlâ canlı. İlk aklıma gelen ailenin mutlaka aynı saatte sofraya oturmasıydı. Yine günümüzden farklı olarak, insanlar birbirlerinin evine çat kapı gidebilirlerdi.
EŞYALARIN HEPSİ ESKİ * Geçmişe bir özlem duyduğumu söyleyemem ancak İstanbul için bir değerler topografyası çıkartmaya çalışıyorum. 1955'lerin İstanbul'u tenha bir semtti. İnsanlar saf denilebilecek kadar masum, birbirlerine karşı çok saygılıydı. Maalesef yıllar geçtikçe neyin değerli olduğu idrak edilmeksizin, İstanbul kültürü yok edildi. Mesela ben, o zamanlar günümüzde antikacılardan alınan eşyaların, plastik leğenler uğruna satıldığına şahit oldum.
* Bu eve 10 yıl önce taşındım. Daha önce Şişli'de bir çatı katında oturuyordum. Bitki çok seven bir insanım. Geniş terasımda türlü bitkilerim vardı. Şimdi balkonumda daha ufak bitkiler yetiştiriyorum.
* Bu evdeki hemen her şey eski, çoğu neredeyse doğduğumdan beri olan mobilyalar... Yazı masasının ise ilginç bir hikayesi var. Almanya'dan Hitler zamanında kaçan ve İTÜ'de hocalık yapmış olan bir öğretim üyesinin eşyalarıyla birlikte bizim eve gelmiş bu masa. Kütüphane de bunun bir parçası.
OTELDE YAŞAYABİLİRİM * Evin ilk hali tıkış tıkıştı. Bana yeniden bir ev döşe deseler, resimler hariç son derece boş bir ev döşerdim. Aslında otelde yaşamayı tercih ederim. Çünkü otelde bir özgürlüğünüz var. Ev ise sizi bağlar. Resim sanatına bir zaafım var. Özellikle Avni Lifij, Nazmi Ziya gibi ilk dönem Türk ressamlarını çok seviyorum. Bu evde de çok sevdiğim Aliye Bergerler var.
* Daktiloyu, babam çok seneler önce Zürih'ten almıştı. Yıllardır bu daktiloyla çalışıyorum. Hayatım yazı masasının başında geçiyor. Pek televizyon seyretmiyorum. Sabah erken saatlerde başlayıp öğleye kadar yazmayı seviyorum. Özellikle evde kimse olmaması lazım. Sabah saatlerindeki çalışmamdan verim aldıysam akşamları da çalışırım.
* Yemek yapmayı hiç bilmem ama yemek yazıları nereden çıkıyor derseniz, onlar bir öneri olarak karşıma çıkan, ısmarlama yazılardı. Fakat sonra o yazılar sayesinde yeni insanlarla tanışmak hoşuma gitti.
* 'Fotoğrafı Sana Gönderiyorum' adlı kitabım şubatta piyasaya çıktı. Kitapta günümüzde geçen hikayeler yer alıyor. Kitabın içinde tarihi dekor olarak kullandığım bir bölüm vardı. Bu bölümün bir hikaye olduğu konusunda çok ısrar ettim. Ama yazı 187 sayfaya çıkınca yayınevi bunun hikaye olmadığına beni ikna etti. Böylece elimde fazladan bir roman olmuş oldu. Sanırım ekim-kasım gibi yayınlanacak.
|
|
|
|
|
|
|
|
|