"Çok yıprandım"
Sadullah Ergin'e "Kolunuzdaki saatin markası ne?" diye soruyorum. Aslında telefonla konuşuyoruz ve bu yüzden de verdiği cevabı teyit etme imkanım yok. "Ama Allah'tan korkun; eğer kolunuzdaki 20 bin dolarlık bir Bvlgari'yse söylemek zorundasınız." AK Parti grup başkan vekili gülüyor: "Kolumda saat yok. Takı tuku işini pek sevmem. Aslında bir saatim var o da Başbakan Erdoğan'ın tüm milletvekillerine gönderdiği saatten. Markasını inanın hatırlamıyorum. Evde duruyor." Hatay milletvekili Sadullah Ergin, aslında Meclis'teki arkadaşları arasında da para pulda gözü olmayan, mütevazı biri olarak biliniyor. Birkaç hafta önce AK Parti grubunun basına kapalı bölümünde "Parti yöneticileri ticaretten çekilsin" teklifinde bulununca grupta adeta isyan çıkmış, vekiller "Partiyi emekliler ve öğretmenlere mi teslim edelim!" diye itiraz etmişti. Araya giren Başbakan Erdoğan, "Ticaret erbabını siyasete küstürmeyelim" diye son noktayı koydu. Ancak Hatay milletvekili, son bir aydır kendini Hatay'daki ihale skandalının ortasında buldu. İddia, AK Parti il yönetiminin kamu ihalelerini bölgede "Ali Dibo" diye bilinen yöntemle partililere ya da partiye yakın isimlere vermesi. İlk olarak DYP tarafından gündeme getirilen ve Sadullah Ergin'in el yazısıyla bulunan bir not, vekilin bazı ihaleleri partililere dağıttığının kanıtı olarak gösterildi. Şimdi de AK Partili Fuat Geçen, Mersin'de AKP kurucularından Narin ailesinin ismini de vererek iddiaları bir adım daha öteye götürdü, siyasi etik konusunda kendi partisine "hodri meydan" dedi. Aslında partinin Meclis grubunda siyasi etik konusunda en hassas vekillerden biri sayılan, birebir sohbetlerde "kendi halinde biri" izlenimi veren Sadullah Ergin isminin öne çıkması sürpriz. Bu yüzden doğrudan sordum: Hatay'da siyasi etik açısından olanları içinize sindirebilir misiniz? Ergin, önce savunma güdüsüyle cevaplıyor: "İddia ne? Ortada bir yolsuzluk ya da usulsüzlük var mı? Rekabet ortamından taviz verilmemiş, tek şirket değil bazı ihalelere 15 şirket girmiş; ayrıca yıllardır o bölgede ticaret yapan Narin ailesi son girdikleri 30 ihaleden 15'ini kazanmış." Peki "yasadışı" bir durum olmayabilir. Ama siyasi etik? Türkiye'de siyasetin rant dağıtım aracı olmadığını iddia etmeyin. Bu AK Parti'de de yok mu? Ergin "Elbette siyasetin Türkiye'de böyle bir geçmişi var . Ama bunlar denetlenmiş, incelenmiş işler. Bir yanlış varsa, herkes hesap verir. Eğer rant dağıtımı varsa, bu yanlış . Ancak söz konusu aile, 1970'lerden beri ticarette ve geçmişte başka iktidarlar döneminde birçok kamu ihalesi almış." Ve Ergin devam ediyor "Ben şunu söylemeye çalışıyorum. Olay araştırılacak, ortaya çıkacaktır. Ancak insanların haysiyeti söz konusu. Onun tamiri var mı?" Narin ailesinden mi söz ediyorsunuz, kendinizden mi? "Kişisel olarak bunu yaşamış biriyim. Ben bu süreçte çok yıprandım. Bunu hak etmiyorum." Sadullah Ergin'e insani bir pencereden bakınca acımamak elde değil. Ama ya ihale listesi? Olayın siyaset etiği açısından aydınlatılması gereken ciddi ve tartışmalı yönleri var. Röportaj sonunda AK Partili vekile ailesini, mal varlığını soruyorum. Önce Refah, sonra Fazilet ve AK Parti'de siyaset yapan Sadullah Ergin, gocunmadan sorularımı yanıtlıyor. Bir siyasetçinin göstermesi gereken şeffaflıkla anlatıyor: "Aslen avukatım. Siyasete atılmaya karar verince avukatlık büromdan ceketimi alıp çıktım. Bir dönem aldığım ve kat karşılığı müteahhide verdiğim bir gayri menkulüm var. Eşim çalışmıyor. Arabam Opel Astra. Onun dışında lüks zevki denen yönümüz yok. Babam Bağ-Kur emeklisi. Kız kardeşlerim var ve birinin eşi zücaciyeci; diğerininki mobilya üretiminde çalışıyor. Ailemde ben dahil ticaretle uğraşan kimse yok." Tamam Sadullah Bey iyi niyetinizi, şahsi menfaat gütmediğinizi anlıyoruz. Ortada kanun dışı bir durum, usulsüz bir ihale de olmayabilir. Ama aynı soruya dönelim:Sizin gibi vicdanıyla hareket ettiğini iddia eden biri, aktif olarak siyasette bulunan insanların bu ölçüde ticaretin içinde olmasını içine sindirebiliyor mu?
|