| |
|
|
Servet mi, iktidar mı insanı daha güçlü kılıyor?
İtalya'da seçimi kaybeden ama kaybettiğini kabullenemeyen 70 yaşındaki Silvio Berlusconi'nin serveti 12 milyar dolarmış. 1936'da Milano'da doğmuş. Hukuk Fakültesi'ni bitirince 1961'de Milano'nun bir banliyösünde 4000 lüks konuttan oluşan "Milano 2" sitesini inşa edip, ilk servetini yapmış. Sonra Mediaset şirketini kurup televizyon ve yayıncılık alanına girmiş. Berlusconi şimdi televizyon kanallarının, Mondadori yayıncılık şirketinin, İl Giornale gazetesinin, içinde sigortacılıktan gıdaya kadar uzanan alanlarda faaliyet gösteren 150 şirketin bulunduğu Fininvest Holding'in, AC Milan futbol takımının ve 1993'te kurduğu Forza İtalia Partisi'nin patronu. Ama seçimi kaybettiği için artık muhalefette bir politikacı olmayı kabullenmek zorunda. Forza İtalia Partisi'ni kurduktan bir yıl sonra 1994'te ilk kez sağkoalisyonu kurup başbakan olmuştu. Ama Berlusconi hakkında vergi kaçakçılığı soruşturması başlatılınca sağ koalisyon dağılmış ve ilk başbakanlığı 7 ay sürmüştü. Sonra 1996 seçiminde, o defa da Prodi'nin liderliğindeki sol koalisyona yenildi. Yılmadı, partisini örgütledi ve 2001'de iktidara gelip, İtalya'nın en uzun ömürlü hükümetini kurdu. Ne var ki şimdi yine yenik ve bu defa muhalefetteki hayatına 70 yaşında başlıyor. İlk kez başbakanlığı bıraktığında ve iktidar olmak için yola çıktığında ise, 57 yaşındaydı. Seçimi kazanan ve ikinci kez Berlusconi'yi yenen Romano Prodi'nin sol koalisyon ortaklarının, "Berlusconi Nefreti" dışında fazla bir ortak politikaları yok gibi. Ama seçim sonuçlarından anlaşıldı ki, İtalyan seçmenlerinin yüzde 49.6'sında da "Berlusconi Sevgisi" var. Bütün bu bilgilerden, Türk siyasetine ne tür göndermeler yapabiliriz derseniz... Örneğin bir genel seçim sonucunda bu kadar az farkla sonuç belli olursa, ülke için doğru olan, Berlusconi ile Prodi'nin "Büyük Koalisyon " kurmalarıdır. Ama bu mümkün değil. Çünkü seçimde farklılıklar değil, Berlusconi sevgisi ile Berlusconi nefreti yarıştı. Demek ki siyaseti kişilere dönük duygular üzerinde yapmak, ülke çıkarına değil. Sonuçta İtalya'yı istikrarsızlıklar ve herhalde erken bir yeni seçim bekliyor. Bir başka durum da şöyle ele alınabilir. Servete ve medya gücüne sahip olmak, siyasi güç de getirebiliyor. Berlusconi kendi servetini oluştururken, kim bilir kaç politikacıya yanaşıp, devlet desteği istedi veya bürokratik engellerin kaldırılması için uğraş verdi. Sonunda "Ben iktidar olayım bari" dedi herhalde. Amerika'da William Hearst bu yolu denemiş ama başarılı olamamıştı. Bizde de Cem Uzan bu çizgiyi izlememiş miydi? Acaba hangisi doğru yol? Örneğin Aydın Doğan da medya sahibi ve holdingi çok büyük. Ama siyasete girmek yerine, elindeki medya gücüne politikacıların bağımlı olmasının lezzetini tercih ediyor. Bir de "Servet sahibi olmak insana yeter mi" sorusu var. 12 milyar dolarlık serveti olan bir insana, siyasi iktidar sahibi olmak, "Protokoler statü" den başka ne verebilir ki? Veya Bill Gates olmak mı, yoksa George Bush olmak mı daha iyidir? Ama durum öyle değil. Kamu gücüne sahip olmak, servet sahibi olmaktan daha çekici. Tekstil kralı Cavit Çağlar, neden patronluk yerine Demirel'in bakanı olmayı tercih etti 1991'de? Demek Mercedes sahibi olmaktan daha önemlisi, "Kırmızı plakalı Mercedes "i kullanmaktır. Sorun kendinize... 12 milyar dolarınız olsa ve 70 yaşında olsaydınız, iktidara gelmek için siyasi mücadeleye girer miydiniz?
|