Luis Posada Carriles ismini duydunuz mu?
Bir Pazar sabahı, keyfinizi kaçıracak konulardan bahsetmek hoş değil. Sizlere şaraptan, kadından, yaklaşmakta olan yaz gecelerinden bahsetmek isterdim. Ama hayat kendi gerçeğini ortaya koyuyor. Bu kez, İran'la bizi sınıyor. Amerika, İran'ı terörist bir ülke olmakla suçluyor ve nükleer enerjiye sahip olması ihtimaline şiddetle karşı çıkıyor. Hindistan ve İsrail'in atom bombasına sahip olmasına destek veriyor ama İran'ın böyle bir silaha sahip olma fikri bile Amerikan yönetimini çileden çıkarmaya yetiyor. Tam bir çifte standart değil mi? Sadece burada mı çifte standart? Terörün tanımından, teröristin kimliğine kadar her alanda Washington'ın aynı çifte standartı sözkonusu. Mesela, sivil uçaklara yönelik her türlü saldırıya Amerika karşıdır. ABD yıllar boyu TWA uçağının düşürülmesinde iki Libyalı'nın rolü nedeniyle Libya'ya ekonomik ambargo uygulattı. Sırf bu nedenle Libya, haklı olarak, terörist ülke ilan edildi. Ancak Kaddafi'nin tazminat ödemeyi kabul etmesi ve iki sorumluyu uluslararası yargıya teslim etmesi sayesinde bu durumdan kurtuldu. Amerika'nın sivil hedeflere yönelik saldırıda bulunan kişi ve ülkelere yönelik bu tavrını saygıdeğer bulup destekleyebilirsiniz. Ben de desteklerim. Tek şartla, Yukarıda vurguladığım çifte standartın uygulanmaması koşuluyla. Amerika, bu alanda da bu çifte standartı uygulayan ülkelerin başında geliyor. Nasıl mı? Anlatalım Haziran 1978'de bir Küba Hava Yolları uçağı havada infilak etti. 73 kişi feci şekilde can verdi. Olayın terörist bir eylem olduğu anlaşıldı ve olayın planlayıcısının Latin Amerikalı bir terörist Luis Posada Carriles olduğu anlaşıldı. Ayrıca, Posada'nın terörist eylem öncesi "Bir Küba uçağını düşüreceğiz" sözlerinin CIA tarafından kaydedilmesine rağmen Küba'nın terörist tehdite karşı uyarılmadığı da ortaya çıktı. Soruşturma derinleştikçe Venezüella'nın başkenti Caracas'taki Amerikan Elçiliği'nin uçağa bomba koyan Venezüella'lılardan biriyle yakın ilişki içinde olduğu ve Amerika'nın olaydan 5 gün önce bölge terörünün önde gelen ismi Carriles'le yakın ilişki içinde olduğunu bilmesine rağmen ABD'ye giriş vizesi verdiği ortaya çıktı. Amerika, Luis Posada Carriles'in üzerine hiç gitmedi. Hatta ona Amerika'ya giriş izni verdi, yıllarca korudu. Çünkü o, Amerika'nın Nikaragua'ya karşı giriştiği kirli savaşın önemli isimlerinden biriydi. CIA'nin kullandığı bir teröristti. Çifte standart budur. Bu "Benim teröristim iyidir" anlayışının tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmesidir. Aynı tavır, şimdi İran'a karşı sözkonusu. Bu işleri biraz sorgular üstüne giderseniz, bir anda anti-semitik ilan edilirsiniz. Çünkü, bunlar kamuoyu önünde tartışılması istenmeyen konulardır. Onlar sürekli Amerika'nın kendi ilan ettiği teröre karşı haklı savaşının öne çıkarılmasını ister. Yıllar önce İran'ın meşru biçimde seçilmiş hükümetinin petrol denetimini kaybetmek istemeyen Amerika tarafından silah gücüyle devrildiğini size anlatmaz. Şili'nin yine serbest seçimle işbaşına gelmiş Başkanı Salvador Allende'nin CIA darbesiyle yıkılıp nasıl katledildiğinden sözetmez. Amerikan çıkarları için bugün müslümanların terörist kimliğiyle öne çıkarılması önem taşır. O yüzden Bush'un bir tek gün Küba uçağında ölen insanların hesabını sorduğunu duymazsınız. Çünkü, terörist Amerika'nın çıkarları için çalışıyorsa, iyi bir teröristtir. Amerika'nın işgali, darbesi, bombası dünya barışı için atılmış bir adımdır. Yerseniz.
|