|
|
|
|
|
Hayranı olduğum yönetmenleriniz var
|
|
'25. İstanbul Uluslararası Film Festivali'nin 'Yaşam Boyu Başarı Ödülü' verdiği Fransız yıldız Jeanne Moreau; Yeşim Ustaoğlu, Zeki Demirkubuz ve Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerini çok beğendiğini söyledi '.
Fransız sinemasının efsane oyuncusu Jeanne Moreau, İstanbul'da ve onu 'dünya gözüyle' görmek isteyen sinemaseverler, geçtiğimiz cumartesi gecesi Beyoğlu Emek Sineması'nı doldurdu... Moreau, '25. İstanbul Uluslararası Film Festivali'nin 'Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nü, yeni filmi 'Veda Vakti'nin gösteriminden önce İKSV Başkanı Şakir Eczacıbaşı'nın elinden alırken; olanca zerafeti, samimi tavırları ve güçlü kişiğiyle herkesi anında etkiledi.
BİR ZARAFET ABİDESİ... Sıkça olmasa da yakmaktan vazgeçemediği sigarası, ilgili ve zeki bakışları, eksik olmayan geniş gülümsemesiyle Jeanne Moreau karşımızda... Klasik güzellik anlayışının dışına taşan çarpıcı ve etkileyici yüzü veya olağanüstü oyunculuk yeteneği herkesin malumu. Ancak, 50 yılı aşan tiyatro ve sinema kariyerinde sadece oyuncu olmanın ötesine ulaşan bir kadın imajı olarak da yer alıyor. Dayanılmaz cazibesi ve seksapelliğiyle en kırılgan ruh hallerinde bile bir 'abide' adeta!
'İÇ SESİMİ DİNLERİM' "Yaşlılık insanı aşktan korumaz, ama aşk yaşlılıktan korur" sözleriyle de 78 yaşını keyifle süren bir kadın. Önce söyleşi vesilesi, sonra da Fransız Sarayı'ndaki onuruna verilen özel yemekte biraraya geldiğimiz Jeanne Moreau ile aşk, yaşam, ölüm ve sinema üzerine konuştuk.
* Siz Louis Malle'den Truffaut'ya en önemli yönetmenlerle çalıştınız. Orson Welles de sizin için 'Dünyanın en en iyi kadın oyuncusu' demişti... Teşekkürler ama asla bu sözlere kanmam! Yani büyük iltifat tabiiki ve Orson Welles'e de çok teşekkür ediyorum ama sonuçta bu sözler onu bağlar. Herkes birileri için bir şeyler söyler, iltifat eder. Bunlar çok güzel ' şeyler. Ama bunlardan önce siz kendinizi dinlemek zorundasınız. Bir oyuncu olarak nasıl performans verdiğimi en iyi kendim bilirim başkasından önce... İçimdeki bir ses beni uyarır. Bu sese kulak vermeyi, dinlemeyi de yıllar içerisinde daha iyi öğrendim. Tüm rollerimde canlandırdığım karaktere odaklanırım ve içimi dinlerim. Pardon konuyu çok dağıtmış mı oldum?
'UZAK'I ÇOK BEĞENDİM'
* Hayır, zaten tam da sormak istediğim konuyu açtınız... Her yönetmenin çalışma tarzı farklıdır. Bunlara uyum göstermek gerekir ama esas olan benim kendi oyunculuk tarzım. Önce performansımdan kendim emin olmam gerek. Tabii ki Peter Brook, Antonioni, Bunuel ve Bertrant Blier gibi çok önemli yönetmenlerle çalışma şansım oldu. Yani kendimi çok şanslı buluyorum. Her şey karşılıklı güven üzerine kurulu. Sinema benim için bir kariyer değil, yaşam biçimi. Dolayısıyla sinema aracılığıyla, yaşamın kendisini keşfetmeye çalışıyorum. İnsanları tanımak, onlarla birlikte olmak, yaşamı çözmek sonsuz bir macera. İstanbul'a da gelmem geç oldu ama sonunda geldim. Bir Boğaz turu yaptım, iki Türk kahvesi içtim. Türk sineması da çok ilginç... Son dönem sizden harika yönetmenler tanıdım. Ben festivaller için de çalışıyorum... Mesela Fransa'da genç bir kadın Türk yönetmenin filmi ödül aldı.
* 'Bulutları Beklerken' filminin yönetmeni Yeşim Ustaoğlu değil mi? Evet. Hayran olduğum iki yönetmeniniz daha var. (Cebinden çıkardığı bir kağıttan okumaya başlıyor) Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz. 'Uzak' veya Demirkubuz'un 'İtiraf' ve 'Yazgı'sını çok beğendim. Sinemanın işte bu birleştirici, bilgilendirici gücü çok önemli. Sinema çok geniş kitlelere ulaşabiliyor. Artık ortak yapımlar sayesinde farklı kültürlerden, farklı sinemalar izleyebiliyoruz.
'FİNALDE ÇOK AĞLADIM'
* Yakında vizyona da girecek François Ozon'un son filmi 'Veda Vakti' ile festivaldesiniz. Ölüm üzerine duygusal bir yapım bu... Evet, özellikle finalde çok ağladım. Hatırlarsanız, kansere yakalanan genç erkek kahramanımız bunu önce benim oynadığım, çok sevdiği yaşlı anneannesiyle paylaşıyor ve 'Sen de ölüme yakınsın' sözleriyle ona açılma nedenini açıklıyor. Ölüm anlaşılması imkansız bir olgu. İlk kez yedi yaşındayken bir ölü insan görmüştüm, sonra savaşı yaşadım... Yanıbaşımda insanlar öldü, trajediler yaşadık. Böylece hayatı algılamayı öğreniyorsunuz. Sonuçta anneniz sizi doğurup dünyaya atıveriyor, sonrasında bir de ölüm var ki ne olduğumuz meçhul. Dolayısıyla ben bu ikisinin arasında dolu dolu yaşamayı seçtim.
|
|
|
|
|
|
|
|
|