Türkiye ürettiği sebzeyi satamıyor
Türkiye'de üretilen yıllık sebze-meyve miktarının 43-45 milyon ton olduğu bildirildi.
Dünya ölçeğindeki üretim göz önüne alındığında da Türkiye'nin dünyadaki toplam sebze meyvenin yüzde 4 civarında bir bölümünü ürettiği kaydedildi.
Türkiye Ziraatçiler Derneği'nin ''Sebze-Meyve 2006'' raporundan derlenen bilgiye göre, Türkiye'nin sebze üretimi ABüyesi ülkelerin toplam üretiminin yaklaşık yüzde 20'sini, meyve üretimi de yüzde 40'ını oluşturuyor. Bu üretimin yalnızca yüzde 7-8'inin ihraç edilebildiğine dikkat çekilen raporda, ihracat rakamının düşük olmasının en başta gelen nedenlerinden birinin, ihracatı teşvik amacıyla verilen primin düşük olması.
Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) meyve-sebze istatistiklerine de yer veren rapora göre, 2005 yılında toplam ihracatı 73,4 milyar dolar olan Türkiye'nin, yaş meyve ve sebze ihracatı ise 974,3 milyon dolar gibi düşük rakamlarda.Meyve ve sebze mamulleri ihracatı 777,2 milyon dolar, kuru meyve ve mamulleri ihracatı ise 632.3 Milyon dolar olan Türkiye'de, 35,4 milyon dolar olan kesme çiçek ihracatı da hesaba katıldığında sektördeki toplam ihracat 2,4 milyar doları civarında.
Buna göre, sektörün toplam ihracat içindeki payı yüzde 3,3'e, tarım ürünleri ihracatı içindeki payı ise yüzde 26'ya ulaşıyor.Türkiye'nin sektördeki ithalatı ise, genelde Türkiye'de yetiştirilemeyen tropik meyvelerle sınırlı.
ÜRETİMDEKİ SORUNLAR
Türkiye'de sebze-meyve üretimine hakim olan işletme yapısının ''küçük üretim'' olduğuna işaret edilen rapora göre, üretimdeki sorunlar şöyle:
-İşletmelerin genellikle küçük ölçekli olması, üretim maliyetlerini yükseltirken yeni teknolojileri takip etmelerini zorlaştırıyor. -Üretici ve ihracatçılar yeterli örgütlenmeye sahip değil. -Kaliteli tohumluk, fide ve fidan kullanımı yaygın değil. -Toprak analizi yapılmadan bilinçsiz gübre kullanımı yaygın. -Üretimde kimyasal ilaç kalıntısı ve depolamadan kaynaklanan toksinlerin varlığı ihracatta engel oluşturuyor. -Dış pazarın isteklerine uygun ürün çeşitleri ve standartları yeterince gelişmemiş durumda.
''TOPTANCI HALLERİ, İŞLEVLERİNİ YERİNE GETİREMİYOR''
Toptancı Halleri kuruluş izninin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından verildiği hatırlatılan raporda, Türkiye'de, Belediyeler tarafından kurulan 179 adet, özel kişilerce kurulan 1 toptancı hal bulunduğu kaydedildi.
Toptancı hallerinin işlevlerini yerine getirmediği ve Toptancı Haller Yasası'nın yeterince uygulanamadığı iddia edilen raporda, şu görüşlere yer verildi:
''Bu işleyişte üretici zarara uğramaktadır, çünkü, toptancılar, üreticiden malı tarlada alırken, her koşulda bu ürünü toptancı halinde satmış gibi hesap yaparak üreticinin ödemek zorunda olduğu vergileri hesaplamakta ve bunları gider olarak kaydedip ödeme yapmamaktadır.Bu sistemden tüketici de zarar görmektedir, çünkü, ürünü pazarlayanlar, gerçek maliyetinin kat kat üstünde bir fiyata bu ürün tüketiciye satmaktadır.''
Toptancı Hallerinin yeterli donanıma sahip olmadığı da belirtilen raporda, hallerin denetlenmesi konusunda en büyük engellerden birinin de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Belediyeler arasında yetki tartışmasının olduğu savunuldu.
KAYITDIŞI ÜRÜNLERİN SATIŞI ÖNLENEMİYOR
Raporda, Belediyelerin gerekli denetim ve uygulamaları yapmakla görevli ve yetkili olduğuna işaret edilirken, bütün önlemlere rağmen, kayıtdışı ürünlerin özellikle büyükşehirlere girişi ve buralarda satışının önlenemediğine dikkat çekildi.
Rapora göre, ülke içi kaçak dolaşımın yanı sıra Türkiye'de yurtdışından da büyük ölçüde kaçak sebze meyve girişi oluyor.
Kaçak girişin en fazla gerçekleştiği yer, İran sınırındaki giriş kapısı. Buradan her gün yaklaşık 40-50 minibüs dolusu elma, armut, kivi, muz gibi meyve ile patlıcan, biber ve benzeri sebze girdiğine ilişkin bilgiler alınıyor.
Geçen yıllarda olduğu gibi aynı bölgeden yoğun bir kaçak kavun karpuz girişinin başlaması da bekleniyor.
NASIL ÖNLEM ALINMALI?
Raporda, alınması gereken önlemler kapsamında, ''kayıt içi ürünlerden alınan vergilerin ve komisyon oranlarının azaltılması, buna karşılık kayıtdışı dolaşımın kayıt altına alınması gerektiği'' vurgulandı.
Halden çıkan ürünün fiyatının son satış noktasında yaklaşık dört kat artmasının kabul edilemez olduğu belirtilen raporda, bu tür artışların, rekabetin de ortadan büyük ölçüde kalktığını gösterdiği kaydedildi.
Bu noktada Halden çıkan malın üzerine konacak karın, tıpkı komisyoncu karlarının belirli bir orana bağlanması gibi saptanması gerektiği ifade edilen raporda, üretici birliklerin, çiftçinin ürününü pazarlayabilecek hale gelmesi için de devletin destek ve katkısının şart olduğu vurgulandı.
(AA)
|