kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ergun Babahan @ SABAH
 

Kürt sorunu-2

Dünkü yazımızda Kürt sorununun PKK ile başlamadığı, en azından yüz yıllık bir arka planı olduğuna değinmiştik. Bununla birlikte, 12 Eylül 1980'in Kürt Sorunu'nda bir kırılma noktası oluşturduğunu söyleyebiliriz.
O güne kadar geleneksel (BarzaniTalabani uzantısı olarak Kürt milliyetçiliği) Kürt hareketleri ekseninde kendine faaliyet alanı yaratan Kürt örgütleri yerine, 1980'den itibaren PKK olgusu ön plana çıktı.
PKK diğer Kürt örgütleri gibi referansını, mensubiyetini geleneksel Kürt hareketlerine değil, temel olarak Türk sol hareketlerine, özel olarak da Mahir Çayan etkisine dayandırmıştı.
Zaten PKK'nın kurucu kadroları Mahir Çayan sempatizanı örgütlerde yer almış, çoğunlukla Kürt değil, Türk kökenli kişilerdi. Kürt kökenli olanlar da Kürtçe bilmiyorlardı.
(Aslında bir paradoks olarak bu durum bugüne kadar da devam etti. Türkçe, yönetici kadroları dahil, PKK'nın temel iletişim dili olarak etkisini halen de sürdürüyor.) Bu durumun bir sonucu olarak, 1980 öncesinde PKK Kürtler arasında sınırlı ve marjinal bir etkiye sahipti.
Fakat 12 Eylül yönetiminin Kürtler üzerinde ve özellikle Diyarbakır Cezaevi'nde yürüttüğü sistematik işkence, aşağılayıcı muamele ve Kürtçe konuşma yasağı örgütler arasındaki en radikal grup olan PKK'ya yönelim başlattı.
Liderleri dahil, önemli kadroları 12 Eylül öncesinde yurtdışına çıkmış olan PKK, Ortadoğu'da kurduğu ilişkilerle kendisine yönelmeye başlayan kitleyi bir gerilla örgütlenmesi haline dönüştürdü.
PKK, 1984'ten itibaren Mahir Çayan'ın "Politikleşmiş Askeri Savaş Strateji" doğrultusunda "silahlı mücadele" başlatarak bölgedeki tek etkili Kürt örgütü oldu.
Kuruluşunda bölgeyi "devletlerarası sömürge Kürdistan", Kürtleri "sömürge ve ezilen ulus", yürüttükleri mücadeleyi "ulusal kurtuluş savaşı", nihai hedeflerini de "bağımsız, sosyalist, birleşik Kürdistan" olarak belirleyen ve ilan eden örgüt, 1999'a kadar bu yolda on binlerce Kürt kökenli mensubunun, binlerce güvenlik görevlisinin hayatlarını kaybetmesine yol açan bir sürecin sorumlusu oldu.
1994'ten itibaren devletin topyekun mücadele konseptini hayata geçirmesiyle askeri anlamda zayıflamaya başlayan örgüt 1999'da liderinin yakalanmasıyla ikinci bir kırılma noktası yaşadı.
Özellikle liderlerinin yakalandıktan sonraki beklenmedik ölçüde "teslimiyetçi ve kişiliksiz" tavrının bir sonucu olarak bir dalgalanma yaşayan örgüt ve sempatizanları, liderlerinin mahkemede yaptığı savunmayla yeni bir şok dalgasına maruz kaldı.
Daha önce, yukarıda belirttiğimiz tanımların ve hedeflerin tamamen dışında yeni bir Öcalan vardı karşılarında.
Artık bağımsız, birleşik, sosyalist Kürdistan yerine, demokratik cumhuriyette birlikte yaşamaktan bahsediyor, eski Kürt isyanlarını aşiretçi, gerici isyanlar olarak reddediyor, daha önce militarist ve sömürgeci olarak nitelediği Mustafa Kemal'i şimdi temel referansı olarak kullanıyor ve tek hedefinin kültürel haklardan ibaret olduğunu söylüyordu.
Örgütün kendi mensupları arasında, kendi yayınlarında, kendi örgütsel yapılarında dahi Türkçe'yi kullandığını unutarak, dökülen bu kadar kanın hedefinin Kürt diline haklar tanınması olduğunu söyleyecek kadar çelişkili beyanlarda bulunuyordu.
O tarihten başlayarak bugüne kadar örgütün söylemiyle pratiği arasındaki söz konusu paradoks ve çelişki süregeldi.
Örgüt ve lideri bir yandan barış, birlikte yaşama, savaşa geçit vermeme gibi sloganları söylem olarak kullanıyor, diğer yandan on bine yakın silahlı gücünü dağlarda ölmek ve öldürmek maksatlı olarak eğitiyordu.
Bir yandan amaçlarının demokratik cumhuriyette birlikte yaşamak olduğunu ileri sürüyor, diğer taraftan toplumda birlikte yaşamayı imkansız kılacak, kin ve nefret tohumları ekecek silahlı varlığını ve eylemlerini sürdürüyordu.
Sürecek...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Kürt sorunu-1   / 30-03-2006
 Bölücülük ve irtica   / 29-03-2006
 Hükümet var iktidar var mı?   / 28-03-2006
 Fatih'in yedeği var mı?   / 27-03-2006
 İlim Çin'de bile olsa alınız   / 26-03-2006
 Türbanın dili var mıdır?   / 24-03-2006
 Hıncal Uluç ve laikçi anlayış   / 23-03-2006
 Gelin "Savcı"yı birlikte tartışalım   / 22-03-2006
 Tekrar başa mı dönüyoruz?   / 21-03-2006
 Kötümserlerin sayısı artıyor   / 20-03-2006
ALİ KIRCA
Fakir fukara...
Bir büyük kulübümüzün yöneticisi dedi...
ERGUN BABAHAN
Kürt sorunu-2
Dünkü yazımızda Kürt sorununun PKK ile...
UMUR TALU
Kompozisyon
Bu çocuklar bizi kandırıyor.
O minik...
FATİH ALTAYLI
Yeni Apo, Osman Baydemir
Diyarbakır Belediye Başkanı...
ERDAL ŞAFAK
Kırmızı çizgidekiler
Güneydoğu'daki olaylar, dikkatlerin...
BM, İran'a yaptırım için Berlin'de kolları sıvadı
BM Güvenlik Konseyi İran'ın nükleer faaliyetleri konusunda ilk ciddi...
'Türkiye'ye tavrımız değişmez'
İtalya'da 9 Nisan'da yapılacak seçimlerde Başbakan Silvio...
Alırım anahtarını: 4-0
Alırım anahtarını: 4-0
Alex ve Anelka'nın yokluğunda Fenerbahçe'nin nasıl bir performans...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu