Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Tüpraş davasında taraf olmadıklarını söyledi ve "Zarar görürsek nasıl bir kamu yararı olacağını kafamda oturtamıyorum" dedi.
Koç: Taraf değiliz, iptal zarar verir
Tüpraş çalışanının Koç güvencesinde olduğunu söyleyen Koç Grubu Başkanı Mustafa Koç: Tüpraş davasında taraf değiliz. İptal zarar verir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB), Tüpraş'ta Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'ndan çıkan "yürütmeyi durdurma" kararına yanıtını önceki gün verdi. ÖİB, "Kararı Özelleştirme Yüksek Kurulu versin" diyerek topu hükümete attı. Diğer taraftan konu 25 Nisan'da Danıştay 13. Daire'de esastan görüşülecek. ÖİB görüşünü bildirdi, ÖYK bildirecek, Danıştay 25 Nisan'da konuyu görüşecek ama konunun bir tarafı daha var. 4 milyar 140 milyon dolar vererek Tüpraş'ı satın alan Koç Grubu... Bunun üzerine ABD'de bulunan Mustafa Koç ile telefonla görüştüm. Mustafa Koç, davanın tarafı olmadıklarının altını çizerek, Grup olarak hep ülkenin menfaatlerini ön planda tuttuklarını, her zaman hukuka saygılı uygulamalarda bulunduklarını belirtti. Mustafa Koç, ülke ekonomisine ve istihdama katkı sağlamak için çaba sarfettiklerini, Tüpraş ile ilgili de geleceğe yönelik olumlu projelerinin olduklarını belirtti. Mustafa Koç "kararın alınmasında taraf olmadıkları ve hiç bir dahli bulunmadığı bir uygulamadan zarar görmeleri halinde nasıl bir kamu yararının olabileceğini kafamda bir yere oturtamıyorum" değerlendirmesinde bulundu. Tüpraş çalışanlarının Koç Grubu'nun güvencesi altında olduklarını ve bu çalışanlar ile birlikte ülke ekonomisine katkı sağlamaya devam edeceklerini söyledi.
SÜREÇ NASIL İŞLEDİ? Yıllardır özelleştirme ile uğraşıyoruz. Sanki özelleştirme için değil de, özelleştirme(me) için uğraşıyoruz. Bazı kesimler, "Bu güzide kuruluşlarımızın yabancılara gitmesini istemiyoruz" diyor. Bu görüşe katılmamakla birlikte haklı olabilecekleri ihtimalini de düşünmek zorundayım. Tüpraş satışa çıktı. Yabancılar değil, Türk ekonomisine bugüne kadar olumlu katkı sağlayan Koç Grubu 4 milyar 140 milyon dolarlık teklifiyle Tüpraş'ı satın aldı. Hepimiz sevindik. Güçlü bir Türk şirketini, güçlü bir Türk grubu satın almıştı. Bence bu kararı hepimizden önce Tüpraş işçileri ve Petrol İş Sendikası alkışlamalıydı. Ancak öyle olmadı. Petrol İş Sendikası yürütmenin durdurulması istemi ile Danıştay'a dava açtı. Koç Holding, uluslararası kuruluşlardan finans sağladı. Bulduğu krediler için, teminatlar verdi. Sonuçta denkleştirip parasını verdi ve Tüpraş'ı devraldı ve teknolojiyi yenilemek ve üretimi artırmaya yönelik projeler hazırladı. Bu yeni yatırımlar için kaynak ayırarak düğmeye bastı.
ÇABA ÖZELLEŞTİRME(ME) İÇİN Mİ? Bununla da kalmadı. Tüpraş çalışanları da artık Koç Grubu'nun mensupları olmuştu. Koç Grubu, Tüpraş çalışanlarına yönelik de hazırlıklar yapıyordu. İlk olarak yarım maaş ikramiye kararı verildi. Ardından sendika temsilcileri ile görüşmeler yapıldı. Aslında sendika temsilcileri ve işçiler Tüpraş'ın Koç Grubu'na satılmasından memnuniyetini ikili görüşmelerde dile getiriyordu. Herkes memnundu. Sendika temsilcileri ile randevuları olduğu gün Danıştay'dan yürütmenin durdurulması kararı çıktı. Bu kararın muhatabı elbette Koç Grubu değildi. Ancak Koç Grubu, sendika ile olan randevusunu gelişmeleri görmek için askıya aldı. Danıştay kararına muhatap ÖİB hukuçuları seferber oldu. Çünkü Tüpraş artık onlarda değil, yeni sahipleri olan Koç'taydı. Kararın gereğinin yerine getirilmesi mümkün değildi. Üniversitelerdeki hukukçulara danıştılar, ortak gerekçe; fiili imkansızlık var, kararın yerine getirilmesi mümkün değil, üstelik kamu yararı değil, kamu zararı söz konusu olacak. ÖİB konu ile ilgili hazırlanan görüşlerini Özelleştirme Yüksek Kurulu'na (ÖYK) bildirdi ve aradan çekildi. Şimdi gözler siyasi iradede. Yani ÖYK'da. Muhtemelen buradan çıkacak karar fiili imkansızlık nedeniyle yapılacak bir işlemin bulunmadığı olacak. Diğer taraftan 25 Nisan'da Danıştay 13. Daire'de davanın esası ile ilgili karar duruşması var. Belki de son nokta 25 Nisan'da konulacak. Kamu yararının ölçüsünü bulmaya çalışınca, kafa karıştıran bir paradoksla karşılaşıyorum. İdari yargı 'kamu yararı yoktur' diyor. İdare de bu yargı kararının uygulanmasında 'kamu yararı yoktur' diyor. Bu paradoksu kim, nasıl çözecek merak ediyorum.