| |
|
|
İkbal Gürpınar'dan Mebrure Alevok'a
KADINLAR.
YENER Süsoy'un, televizyondan güler yüzüyle tanıdığımız program sunucusu İkbal Gürpınar'la yaptığı söyleşiyi Hürriyet yayınladı. Gürpınar bu söyleşide, başından geçenleri anlatırken, ilk evliliğini de şöyle özetlemiş: - 1986'nın 19 Mayıs'ında tatil için Kırıkkale'ye geldim. Baktım bizim evde annemin akrabası misafirler var, hoş geldiniz deyip odama geçtim. Meğer o gün geleceğimden haberleri varmış, bana görücü gelmişler. Okumak istediğimi söyleyip itiraz ettim ama, nafile. "Seni okutmayacağız, ya bununla evleneceksin ya da evde oturacaksın" dediler. Dediklerini çaresiz, içim kan ağlasa da yapmaya mecburdum. Eşim TED Ankara Koleji mezunu inşaat mühendisiydi. O kolej mezunu bir mühendis, ben ise lise 2'den terk biri. Uyum sağlayamayacağımız baştan belliydi. İlk defa size anlatıyorum, eşim balayımıza sevgilisini de davet etmiş, düşünebiliyor musunuz? Bunları okurken, yazar/çevirmen Mebrure Alevok'un "Geçmişte Yolculuk"unu (Hürriyet Yayınları, 1971) hatırladım. Geçenlerde vefat eden romancı Yaman Koray'ın da annesi olan Mebrure Alevok, 1920'lerde Metrohan'da çalışırken tanıştığı kendisinden yaşlı bir erkekle evlenir. Zifaf gecesinde kocası yatak odasına içinde ceset bulunan bir tabutu getirir. Yener Süsoy, İkbal Gürpınar'ın başına gelenleri anlattığı yazısına Nazım Hikmet'in şu dizeleri ile girmişti: "Yaşamak şakaya gelmez / büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın / bir sincap gibi mesela / yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden / yani, bütün işin gücün yaşamak olacak." Ben olsaydım Yener Süsoy'un yerinde Nazım Hikmet'in "Kadınlarımız" ı ile girerdim yazıya: "...Ve kadınlar / bizim kadınlarımız: / korkunç ve mübarek elleri / ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle / anamız, avradımız, yarimiz / ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen / ve soframızdaki yeri / öküzümüzden sonra gelen / ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız / ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki / ve kara sabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların / oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan / kadınlar, / bizim kadınlarımız"
|