| |
|
|
Türkler papağanı sever
Dünya Bankası'nın eğitim sistemimiz üzerine hazırladığı raporu bugün Sabah'ta okuyacaksınız. Ben bu önemli raporun bir noktasını özellikle vurgulamak istiyorum: Üniversite sınavları. Bakın raporda ne deniyor: " Mevcut sistem, uzman düşünüş, karmaşık iletişim ve problem çözmede ileri yetkinliklerin öğrenilmesini engelliyor... "
Gerçekten de bugün lisede okuyan bir genç, "Başarmak için bilgilerimi nasıl zenginleştirebilirim" diye değil, "En az bilgiyle, bu testten nasıl başarılı çıkarım" diye düşünüyor. Yani aslında ' geleceğe' değil 'teste' hazırlanıyor. Test, mantığı gereği, tek doğru cevabı içinde barındırıyor. Yani, nasıl düşündüğün, hangi bilgileri bir araya getirdiğin hiç önemli değil. Asıl olan doğru cevabı yakalamak. Dolayısıyla, test çözme uzmanı haline gelen gençlerin zihninde şöyle bir fikir şekilleniyor: " Her sorunun bir cevabı vardır. "
Farklı alanlardan kişiler, test mantığının yaratıcılığa vurduğu darbenin farkında. Mesela üniversite hocası olan bir arkadaşım şöyle yakınmıştı: "Öğrenciler, test çözmeye, yani biricik cevabı bulmaya öylesine alışmış ki açık uçlu sorulardan nefret ediyorlar. 'Tartışın', 'analiz edin', 'sizce cevabı nedir' diye sorduğumuzda bocalıyorlar." Yakınan sadece hocalar değil. Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök bir konuşmasında, ünlü tasarımcı Ross Lovegrove'dan şu alıntıyı yaptı: "Test tipi sınav, bir iki neslin yaratma kabiliyetini yok etmiş, onları lider değil, tabi kılmıştır. " Namık Kemal'in "Gerçeğin şimşeği, fikirlerin çarpışmasından doğar " sözünü de anan Org. Özkök, aykırı görüşlere tahammül edilmesi gerektiğini belirtmişti. Türkiye'nin bilineni tekrarlayan değil; yeninin, farklının, aykırının peşinde koşan zihinlere ihtiyacımız var. Böyle diyorum ama ortalama Türk'ün böyle düşünmediğini, aykırıları değil papağanları sevdiğini de biliyorum.
|