|
|
|
|
|
|
Beni ciddiye alırlarsa kendileri kârlı çıkar
'Mahallenin Muhtarları'nda 11 yıl rol aldıktan sonra inzivaya çekilen Yalçın Gülhan, 35 yıllık sanat hayatı boyunca gördüklerini; yakında çıkaracağı 'Görünürken Neler Gördüm' adlı kitabında anlatıyor. Gülhan, "Genç oyunculara 'bana sorararsan' deyimiyle başlayan telkinlerim var. İsterlerse ciddiye alsınlar. Onlara bir nevi yol gösteriyor bu kitap" diyor.
Türk televizyon tarihinin en uzun soluklu dizilerinden 'Mahallenin Muhtarları'nda 11 yıl boyunca oynayan Yalçın Gülhan; 3 yıllık dinlenme döneminin ardından yazdığı kitapla adından yeniden söz ettirmeye hazırlanıyor. Hayatı keskin virajlarla dolu olan Gülhan, 'Görünürken Neler Gördüm' adlı kitabında, meslek hayatı boyunca gözlemlediklerini ve deneyimlerini genç meslektaşları için anlatıyor. 70'lerde önce tiyatro, sonra da avantür filmlerde rol alan; 80'lerde oyunculuğu kenara bırakıp Maksim'de şarkıcılık yapan sanatçının kitabı aracılığıyla genç oyunculara en önemli mesajı şu: "Oyuncunun sermayesi kendisidir. Yatırım yapılmayan fabrika gibi; oyuncu da kendine yatırım yapmazsa çöker!"
* Uzun bir 'Mahallenin Muhtarları' serüveninin ardından ekrandan uzak kaldınız. Neler yapıyorsunuz? 'Mahallenin Muhtarları' 360 bölüm çekilen ve 11 sene süren bir işti. Dizi bittikten sonra bir süre yüzümü dinlendireyim diye düşündüm. Kafamda birikim yapayım istedim. İkinci seneye de sarktı bu. Artık bu sene üçüncü seneyi bulunca kıpırdanmaya çalıştım. Boş durmaktan sıkıldım.
'İYİ BİR DİZİ İÇİN BEKLEDİM'
* Bu üç sene içinde hiç yeni projeler gelmedi mi? Geldi tabii. Ama ara vermek istediğim için kabul etmedim. Bunların bazılarında oynamamamın doğru bir karar olduğu sonradan ortaya çıktı. Onlar zaten üç dört bölüm sonra bittiler. Titiz davrandım, çünkü 'Mahallenin Muhtarları' hit ve seyirciyle özdeşleşen bir diziydi. İş olarak onun üstüne çıkacak bir dizi kovalamaya başladım.
* Peki oynamak istediğiniz diziler olmadı mı bu üç yılda? Var tabii güzel işler. Mesela 'Bir İstanbul Masalı', 'Aliye', 'Büyük Yalan' olabilirdi. Bu dizilerde olmak isterdim. Benim aradığım işler de bu tür işler açıkçası. Öyle bir hale geldim ki; bir iki bölüm izlediğim dizinin tutup tutmayacağı konusundaki tahminlerim yüzde doksan tutuyor.
* Şöhretler neden çabuk bitiyor? Çünkü sanatçının sermayesi kendisi. Bu işe başlarken bir para koymuyor ki! Kendine yatırım yapmazsan fabrika çöker. Türkiye'de bu ters orantılı çalışıyor. Her işe atlayan sanatçı kardeşlerimiz dolu. 20-30 yaş arası sanatçı kardeşlerimize talep çok. Bu toplum ve medya o genç arkadaşın dağılıp da parçalanmak üzere olduğunu hissettiği an paramparça yapar. Parçalanmamak için de çok ekonomik ve doğru sanatçı politikası uygulaması lazım.
'HATALARLA BAŞLADIM'
* Siz gençken hata yapmadınız mı? Hatalarla başladım. O yüzden biliyorum bunları. Yaşım şimdi 20 olsa hata yaparsam şerefsizim! Para için iyi filmler beklemek yerine ucuz ve basit filmlerde oynadım. Bunlar kariyerime zarar da verdi. Bunlarda oynadığım için pişmanım.
* Nasıl filmlerdi pişmanlık duyduğunuz filmler? Hatalarımdan dolayı, ticari amaçlı kaygılarımdan dolayı parası daha az olan güzel projelerde olmayıp, parası daha yüksek ticari filmlerin içinde oldum. Ticari film derken; sıradan filmlerdi. Sonra tekrar kaymak istedim öbür tarafa. Bir zorlukla daldım çıktım olmadı. Gençlik ateşiyle, kafamın çalışmasıyla ilgili. Ben megaloman değilim. Hiç hata yapmamış gibi akıl verecek değilim.
* Sonra neden şarkıcı oldunuz? Sinemanın işlemediği dönemde şarkıcılık yaptım. Para kazanmam gerekliydi. Sinema neredeyse tamamen durmuştu. Coşkun Sabah ile tanıştım. Coşkun yeni patlamıştı. Arkadaş olduk. Sesimi beğendiğini söyledi. Lunapark Gazinosu'ndan cevap beklerken Fahrettin Aslan beni Maksim'de çıkardı. 6 ay Coşkun ile çalıştık. Çok da zevk aldım. Toplam 6 sene şarkı söyledim.
USTA-ÇIRAK İLİŞKİSİ ÖNEMLİ
* Sinema ve televizyon dünyasındaki deneyimlerinizi anlatan bir kitap yazdınız. Neler var kitapta? Gençlere yol gösterici deneyimlerimi anlatıyorum. Bunun ötesinde mesela bir konservatuvar çelişkisi söz konusu. Konservatuvar bitirmesini o kadar çok abartan bir genç kuşak var ki; sözüm biraz onlara. 'Merhaba' diyor genç oyuncu, ardından 'konservatuvarlıyım' diyor. Konservatuvarlı olmak bir takım şeyleri halletmez. Ben konservatuvarlı değilim ama daha önemlisi var bende. Ulvi Uraz konservatuvarını bitirdim. Bir 'Devekuşu Kabare' konservatuvarını bitirdim. Konservatuvarın hocalarını söyleyeyim. Metin Akpınar, Zeki Alasya, Ahmet Gülhan, Haldun Taner... Usta-çırak ilişkisi olmadan konservatuvarlı olmanın bir anlamı yok.
|
|
|
|
|
|
|
|
|