Arazi marazi
Önceki gün TV'lere, ajanslara, web sitelerine, dün gazetelere baktım... Aradım, taradım, bulamadım. Bir, iki "muhalif" hukukçu dışında... "Türkiye hukuk dünyası" arazi olmuştu. Ortada, bir savcının iddianamesinin "askeri suçlamaları" ile Genelkurmay Başkanlığı'nın tam cepheden yargıyı suçlaması vardı ve... "Hukuk insanları" ortada yoktu. Mesele taraf tutup tutmamaları da değildi; ama belki bir tarafta olmaları da gerekebilirdi. O gün her an her tarafta olabilmeleri gerekirdi. Daha ziyade; dürüst, cesur, vicdanı hür, aklı özgür "hukuk insanı" olmaları beklenirdi. Ama onlar araziydi. "Arazi" aşırı "marazi" idi. Bir TV kanalında haber yöneticiliği yapan meslektaş, "Bir sıfatı olan hangi hukukçuyu aradıysak, ya meşguldü ya ulaşılamıyordu, ya hastaydı ya taşınıyordu" dedi. Peki...
Siz ne için, hangi günler için varsınız? Onca tahsil, terbiye, tez, sınav, staj, unvan, statü, cüppe, kitap, terazi, kürsü, makam, itibar, mevki ne için? Onca ezber, onca hoca, onca düşünce, onca bilgi, onca feyiz, onca felsefe, onca evrensel miras ne için? Onca Cumhuriyet çocukluğu, onca demokrasi aşıklığı, onca çağdaşlık tutkusu, onca "Atatürk izi", onca muasır medeniyet, onca hitabe, onca emanet, onca Aydınlanma, onca inanç, onca dua, onca bağımsızlık, onca yürek ne için? Ne için, üniversitede onca öğrencinin size gösterdiği saygı... Ne için, adliyede onca sıradan insanın sizden çekinmesi... Ne için, baroların ilkeleri, sivil toplumluğu, vicdan sorumluluğu... Ne için, YÖK'lerin gücü, üniversitelerin özerkliği, aydın olmanın gerekleri... Onca anayasa, onca hukukun üstünlüğü, onca demokratik hukuk devleti, onca yargı bağımsızlığı, onca laf, onca "Adalet mülk'ün temelidir" tabelası ne için? Hukuk yoksa siz yoksunuz ve siz yoksanız hukuk da fiilen yok ise; bu siniklik, bu eziklik, bu sessizlik, bu sünepelik, bu ödleklik, bu sinsilik, bu arazilik, bu marazilik ne için?
Bakın; bu ülkede Genelkurmay, bir savcıyı "komplocu, bazı odakların piyonu" olmakla, yani "bağımlılıkla" suçladı. Öyleyse, ciddi sorun. Suçlamayı yaparken, yani o savcının, yani bu durumda yargının bağımsız olmadığını söylerken... Yüksek sesle, çok ağır ifadelerle ve yargı bağımsızlığını kağıt üstünde bırakarak söyledi. Bu daha da ciddi sorun. Bir hukukçu; asistanım, doktorum, doçentim, profesörüm, kürsü başkanıyım, dekanım, rektörüm, YÖK'üm, baroyum, barolar birliğiyim, sivil toplum örgütüyüm, avukatım, hakimim, savcıyım, müsteşarım, bakanım, milletvekiliyim, parti lideriyim, yüksek yargı organıyım, hatta cumhurbaşkanıyım diyen bir "hukukçu", böyle bir günde, açık sözle, cesur yürekle, bilgili akılla, ifade edilmiş fikirle, vicdanı ve sesiyle olmayacaksa, hangi günde olacak? Ben... Genelkurmay Başkanı olsam, mesela... Mesela, kuvvet komutanı olsam da genelkurmay başkanı da olacak olsam mesela... O sırada sinmişlikleriyle bana yandaş görünseler dahi; memleket hukukçularının, üniversitelerinin, profesörlerinin, medyasının bu ezikliğinden endişe duyarım. Bir ülkenin bağımsızlığının ancak cesur, gereğinde buyruklara karşı durabilen, doğruyu sonuna kadar savunabilen, güç karşısında boyun eğmeyen, hakkın ve hukukun kıymetini bilen insanlarla garanti altında bulunabileceğini düşünen, yandaşının da karşıtının da önce "mert" olabilmesini önemseyen bir asker, bir subay, bir general olsam... Bu vaziyetten önce kendim tiksinirim. Sonra, başbakan, cumhurbaşkanı olsam... Vatandaş olsam, çok endişe ederim. Misal, önceki gün ünlü, büyük, unvanlı, janjanlı bir "hukuk insanı" olsaydım... Hukuktan da utanırdım... İnsanlığımdan da! Bir de utanmıyorsam, ne utanç verici bir şey!
|