kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Gulse Birsel @ SABAH
 

Failatün failün!

Hâlâ lise eğitimimden eksik kalan temel bazı bilgileri tamamlamaya çalışıyorum.
Muhtemelen Türkiye'de alınabilecek en iyi eğitimi, en iyi okullar ve eğitimcilerden aldım. Ancak fark ediyorum ki, örneğin, coğrafyam berbat! Çalışma odama bir dünya, bir Türkiye haritası astım, arada bakıyorum.
Coğrafya derslerini, "Hangi şehirde incir-üzüm, hangisinde tütün-pamuk yetiştiğiyle" ilgilenen, bir de dağların denize paralel veya dik olması hususuyla haddinden fazla vakit harcayan saatler olarak hatırlıyorum.
Ama örneğin Kastamonu tam olarak nerede, zengin mi fakir mi, insanlar orada nasıl yaşayıp, nasıl geçiniyorlar, dünyayı ilgilendirecek kültürel-tarihi önemi olan yerler var mı, bu şehir Türkiye'ye neler katmış, Kastamonu'ya gitsem neleri kaçırmamam lazım, hiçbir fikrim yok! Eğer insanüstü bir hafızam varsa dağların hangi açıyla nereye doğru uzandığını hatırlayabilirim sadece! Bir de bitki örtüsünü!
Hatta İstanbul coğrafyasını bile üniversiteden sonra öğrendim, sırf meraktan. "Eski şehir" diyebileceğimiz bölgeler neresi? İstanbul ne zaman, nasıl bu kadar büyüdü? Vapurla şöyle bir dolaşsam gördüğüm kıyı semtlerini sayabilecek miyim? Bu gördüğüm bina niye önemli? Bu tip bilgiler ortaokul ve lisede, ya müfredatta yoktu, var idiyse de o kadar sıkıcı detaylar ve gereksiz bilgi dağlarıyla birlikte verilirdi ki bize, arada kaynardı. Tarihler, unvanlar, isimler, ancak savaş stratejisi konusunda uzmanlaşmak isteyen birisini ilgilendirecek "Arkadan saldırdılar, komutan askerleri dağın arkasına çekti, bu defa destek birlikler geldi vs." diye giden muharebe hikayeleri

ASAKİR-İ MANSURE-İ MUHAMMEDİYE!
Örneğin bir Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusu hatırlıyorum.
Sadece o ismi ezberlemeye o kadar enerji harcamışım ki, bugün bile aklımda. Ancak liseden çok sonraları "Yahu neydi peki bu Asakir-i Mansure-i Muhammediye" diye internetten araştırdım ki, arkasındaki hikaye, isimden çok daha önemli ve eğlenceli çıktı. Yeniçeri ocağı kaldırıldığında kurulan ordunun adı. 2. Mahmut'un yenilikler dönemine denk geliyor ve şimdiki aklımla baktığımda, başlı başına incelenip hakkında kitaplar okunması gereken enteresan yıllar.
Ama lisenin müthiş ezberci eğitiminden, o dönemli ilgili aklımda kalan, sadece bir isim: Asakir-i Mansure-i Muhammediye!
Hayatını 19 yaşından beri yazarak kazanan biri olarak, tüm eğitim yaşamım boyunca Türkçeedebiyat derslerinde fenalık geçirdiğim tek dönem hatırlıyorum: Failatün dönemi!
Belki beyin jimnastiği olmuştur, belki matematikle edebiyatın aslında bir nokada buluşabileceğini kanıtlayarak ufkumuzu açmıştır, bilmiyorum.
Ama bence aruz vezni çoğumuzu edebiyattan sınıftı bırakmak, ne bileyim ömür boyu şiir okumaya tövbe ettirmek dışında, hiçbir işe yaramadı!
Yine yakın zamanda, dört beş yıl önce, bir gazete röportajından öğrendim ki, "Failatün failün" yerine "tiki tak tak tiki tak" deseymişiz, hiçbirşey fark etmiyormuş! Vallahi! İş ritmde bitiyormuş, "failatün" sadece Arapça'sıymış!
Şimdi gençliğimin baharında vezin ezberlemek için giden aylarıma yanmaz mıyım ben?
Bir deli öğretmen çıkıp "Arkadaşlar, bu divan şiirleri böyle tiki tak tak tak tiki gibi birtakım ritm kalıplarıyla yazılmışlardır, bitti! Şimdi size grip olduğunuzda neler yapmanız gerektiğini açıklayacak, makarnadan yalancı mantı tarifi verecek, ödev olarak da oturduğunuz semtin tarihini araştırmanızı isteyeceğim" deseydi, ne kaybeder, ne kazanırdık, söyleyin bana! Neyse ki o röportajdan kısa bir süre sonra edebiyat derslerinde "Divan edebiyatı vezinleri" o kadar detaylı okutulmamaya başlandı!
Ancak gördüğüm kadarıyla, eğitim sistemimizde genel olarak, hala, çocukların derslerden başka hiçbirşeyle ilgilenmeyen, üstün zekalı, azami konsantrasyon seviyesine sahip, 40 yaşında insanlar oldukları varsayılıyor!

SAYISI NE Kİ?
Dağların denize dik mi paralel mi uzandığını ölesiye merak edeceksin, bir sonraki derste birçok yabancı ülkede ancak üniversitede okutulan integral ve türev problemlerini şakır şakır çözeceksin, savaş stratejileri konusuna hakim olacak, bir yandan bütün elementlerin atom numaralarını ezbere bileceksin!
Bütün bunları başarıyla tamamladıktan sonra işletme fakültesine girip, oradan çıkınca ne iş yapabildiğini, hatta hangi konuya yeteneği olduğunu bile bilmeyen bir insan olarak büyük ihtimalle bir işe girmek için tanıdık arayacaksın! Çok şanslıysan, benim gibi üniversitedeyken yapmayı sevdiğin ve yeteneğin olduğunu düşündüğün bir işe tesadüfen bulaşıp mutlu olabilirsin. Ama Failatün ve Asakir-i Mansure-i Muhammediye'nin sana kaybettirdiği zamana acıyarak!
Amerika'da, lise öğrencilerinin ders kitapları bizdekinden de kalındır. Sanmayın ki daha çok ve detaylı bilgi içerir. Ülkemizden Amerika'ya ortaokul veya liseyi tamamlamaya giden birçok öğrenci, orada okulun "bir şaka" olduğunu ifade ederler. Ama Amerikan ders kitaplarında, azaltılmış, sadece en önemlileri seçilmiş bilgiler, kitaplarda, gerçek bir salağın bile hayat boyu hatırlayacağı şekilde defalarca tekrar edilir! Bunun amacı hem herkesin öğrenmesini sağlamak, hem de özellikle toplumun sorunlu kesimlerinden gelen gençleri sokaklardan uzak tutarak kocaman kitaplara bağlamaktır.
Geçtiğimiz hafta, yine ABD'de bir lise öğrencisi, pi sayısının virgülden sonraki 8784 basamağını ezbere okuyarak bir rekor kırdı! Bu haber ajanslar tarafından tüm dünyaya duyuruldu!
Tüm Türk gençlerinin hakkının yendiği düşüncesindeyim!
Eğitim sistemimiz boyunca çok daha farklı konularda, çok daha uzun ezberler yapabilmiş bir milletiz!
Ortaokul ve lisede beynimize doldurulan Divan edebiyatını, fizik formüllerini, periodik cetveli, her hafta ezberlenen şiirleri, trigonometriyi, savaşları, "antlaşmaları", dağları, gölleri ucuca eklesen, buradan ABD'ye yol olur!
Pi sayısıymış! Pöh!

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Radyo Günleri!   / 12-03-2006
 Eurovision'da "yıldızımız bol olsun" Ne demekse!   / 05-03-2006
 Çalışan kadının vicdan azabı!   / 26-02-2006
 Kıyamete kaç yıl kaldı?!   / 19-02-2006
 "Ya popçu ya topçu" meğer iyi günlerimizmiş!   / 12-02-2006
 Bilimsel gerçek: 'Türküz, bize bir şey olmaz!'   / 05-02-2006
 Yağın kadar konuş!   / 29-01-2006
 Yoksa Dubaililer bize âşık değil mi?!   / 22-01-2006
 Yılbaşı sabahı tavsiyeleri!   / 01-01-2006
 Ünlüleri heyecanlandıran ünlü!   / 25-12-2005
REHA MUHTAR
Terk edilen erkekler...
30 ve 33 yaşlarında iki...
MEHMET BARLAS
Bu memleket bir gün bizim de elimize geçecektir
Çocukluk...
EMRE AKÖZ
Halkın 'resmi' görüşü
Bence Radyo ve...
SAVAŞ AY
Pavyonda, barda Dede Efendi çalan müzik...
HINCAL ULUÇ
Kahvaltı etmenin dayanılmaz romantizmi..
Erkek, o gece...
GÜLSE BİRSEL
Failatün failün!
Hâlâ lise eğitimimden eksik kalan temel...
Fener aktif dinlendi
Fener aktif dinlendi
Ankaragücü karşısında durgun görünen F.Bahçe, G.Saray'la oynayacağı...
Koltuk sağlam sıra kupada
Koltuk sağlam sıra kupada
Fenerbahçe, başkentte 3 puanı kolayca alıp liderliğini korudu. Şimdi...
Şemdinli'de kutlama ve gerginlik bir arada
Hakkâri'nin Şemdinli ilçesindeki Nevruz kutlamaları ertelenirken, 18...
Erdoğan Atatürk'ten Kuran'lı atıf yaptı
Çanakkale Zaferi'nin 91'nci yıldönümü törenlerine katılan Başbakan...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu